Dr. Hatem Cabbarlı, Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı
Giriş
Ermeni diasporası ve kimi çıkar guruplarının
son zamanlarda sıkça gündeme getirmeye çalıştıkları sözde soykırım iddiaları,
neredeyse üzerinde tartışılır tek konu haline gelmiştir. Oysa bu çalışmada da
üzerinde durulacağı gibi, geçmişten günümüze Ermenilerin Türklere yönelik
mezalimi konusunda hâla tartışılmayan birçok olay vardır. Bunlardan biri, hiç
kuşkusuz Ermenilerin Batı Azerbaycan Türklerine yönelik yaptığı soykırımdır.[1]
Batı Azerbaycan Türklerinin tarihi ve kültürü
1990’lı yıllara kadar araştırma konusu olmamıştır. Bu durum büyük ölçüde
Erivan’ın 1828’e kadar Azerbaycan’ın kuzey sınırında bulunan bir hanlık olması
ve fazla öğrenilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra Erivan
Hanlığı’nın Çarlık Rusya’sı tarafından 1828’de işgal edilmesiyle bu eyaletin
coğrafi ve stratejik önemi ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 100 yıl Çarlık Rusya’sının
kontrolünde kalan Erivan eyaleti hakkında sömürgecilik anlayışıyla bazı
araştırmalar yapılsa da bölgenin tarihi geçmişi konusunda geniş bir çalışma
yapılmamıştır. Bu çalışmada Batı Azerbaycan Türklerinin yaklaşık 200 yıllık
tarihine kısaca değinilecek, günümüze kadar olan gelişmeler
değerlendirilecektir.
Öncelikle Batı Azerbaycan ve İrevan (Erivan)
terminolojilerine açıklık getirmekte fayda vardır. Rusya, 1828’de Azerbaycan’ın
kuzeyini işgal ettikten sonra Azerbaycan Güney ve Kuzey olarak ikiye bölündü.
Kuzey Azerbaycan topraklarında (Erivan Hanlığında) 1918’de Ermenistan
Cumhuriyeti ve 1920’de Sovyet Ermenistan’ı kuruldu. İrevan kelimesi ilk defa
VII. yüzyıl kaynaklarında kullanılmıştır. Ermeni kaynaklarında Erebuni olarak
tanınan coğrafi bölgenin İrevan olduğu iddia edilmektedir. İrevan, XIV.
yüzyılda Azerbaycan idari yönetiminde hanlık, XV. yüzyılda ise idari merkez
olarak tanınmıştır.[2]
Batı Azerbaycan tarihi başlı başına bir
araştırma konusu olduğu için bu çalışmada XIX. yüzyılın başlarından itibaren
Batı Azerbaycan Türklerinin tarihi araştırılacaktır. 1826–1828 Rusya-İran
savaşından önce Erivan Hanlığı hakkında bilgi verilecek, Türkmençay
Antlaşması’ndan 1917 Bolşevik devrimine kadar olan sürede buraya Ermenilerin
göç ettirilmesi sonucu bölgede demografik durumun değişmesi, Rusya’nın desteği
ile Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bölgelerden göç etmeye zorlanmalarının
nedenleri araştırılacak, 1918–1920 Taşnaksutyun iktidarı zamanı gelişen
olaylara açıklık getirilerek, demografik durum yeniden değerlendirilecek ve son
olarak Sovyet Ermenistan’ında 1920-1989 tarihleri arasında Azerbaycan
Türklerinin Komünistler ve Taşnaklar tarafından katledilmesine, bu süreç
içerisinde 1948-1953’de Türklerin zorla Azerbaycan’a göç ettirilmesinin ve
1988’de Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin son göç aşamasının
nedenlerine açıklık getirilecektir.
Batı Azerbaycan ve Mitolojik Ermeni
İddiaları
Ermeni tarihçileri kendi tarihleri konusunda
ciltlerle kitap yazmıştır. Ancak bu kitapların Ermenilerin tarihi geçmişi
konusunda somut bilgiye, bilimsel ve tarihi olgulara değil, genellikle efsane
ve mitolojiye dayanarak yazıldığını söylemek mümkündür. Eski Ermeni tarihçiler,
ruhban sınıfından olup, kendilerinden önce yaşamış Yunan ve Asuri
tarihçilerinin yazdıkları kitaplardan faydalanmış, bazıları ise yabancı
tarihçilerin eserlerini sahiplenmiştir. Ermeniler tarafından Ermeni tarihinin
atası olarak tanımlanan Movses Horenatsi (Horenli Movses) Ermeni milletinin
doğuş tarihini yazarken tarihte adları belli olmayan, elimize hiçbir eseri
ulaşmayan Map İpas Kadina, Larupna ve Bardazan’ın eserlerinden
yararlandığını söylemektedir. Ne var ki, başka tarihçilerle birlikte bazı
Ermeni tarihçileri de, bunun Movses Horenatsi’nin bir uydurması olduğunu kabul
etmektedir.[3] Ermenilerin
yazılı bir tarihe sahip olmaları tartışılmaya açıktır. Ermeni tarihçileri
genellikle Horenatsi’nin “Historie de
L’Armenie”, Tridate III, Urfalı Mathie’nun “Kronoği” ve
Thomas Ardzouni’nin “Historie des Ardzrouni” ve Nadir Şah döneminden
bahseden “Livre d’Histories” kitaplarını kaynak olarak göstermektedir.[4]
Ermeni tarihçilerin birçoğu kendilerinin Kafkasya’nın yerli ahalisi olduklarını
vurgulamaktadır. Aslında mevcut bütün veriler Ermenilerin Kafkasya’nın yerlisi
olmadığını göstermektedir.
Genellikle, edebiyatta Ermenilerin hangi
coğrafyada yaşadıkları ve hangi ırka mensup oldukları konusunda kesin bilgiler
yoktur ve bu konu tartışmaya açıktır. Ermeniler tarih boyunca başka devletler
tarafından yönetilmiş ve onlara hizmet etmiştir.[5]
Bazı araştırmacılar ise Ermenistan diye
adlandırılan coğrafyada bilahare Ermeni diye anılan millet tarafından iskân
edilmediği, ülkede başka bir ırka mensup değilse bile, Ermenice’den başka bir
dil konuşan milletin yaşadığını iddia etmektedir.[6]
Tarihlerini MÖ XVII-XX. yüzyıla kadar dayatma kompleksi içinde olan Ermeni tarihçilerden
Ayvazyan, kendilerinin “4000”
yıllık tarihini yazmış, ancak nedense sadece Urartu devleti konusunda geniş
bilgi vermiştir. Acaba, 4000 yıllık bir tarihi olan millet sadece Urartu
devletini mi kurmuştur? Ermeni bilim adamları Urartu devletinin kendilerine ait
olduğunu iddia etseler de bir çok tanınmış tarihçi bunun aksini iddia
etmektedir.[7]
Ermeni tarihçileri MÖ III. yüzyılda kurulmuş
Alban devletinin de Ermeni devleti olduğunu iddia etmektedir. Her ne kadar
Alban devleti hakkında yazılı kaynaklar günümüze Ermeni dilinde ulaşsa da bu,
Albanya’yı Ermeni devleti olarak kabul etmemiz için yeterli bir gerekçe değil.
Tarihi kaynaklarda Albanya’da Kheçmatakalar, İjimakhlar, Gluarlar
ve Gatlarla birlikte Türk soyları olarak bilinen Savirler,
Hazarlar, Bulgarlar ve Barsillerin yaşadıkları
bildirilmesine rağmen, Ermenilerin kendilerini tanıttıkları gibi Hay ve
Armin soyundan bahsedilmemektedir. Azerbaycan’ın eski çağ tarihçisi
olarak tanınmış Feride Memmedova Ermenilerin bu iddiasını “Azerbaycan’ın Siyasi
Tarihi ve Tarihi Coğrafyası” adlı kitabında tamamen çürütmüştür.[8]
Memmedova’nın kitabı yayımlandıktan sonra Alban tarihi üzerine araştırma
yapanlar için yeni bir bakış açısı ortaya çıkmış ve Ermenilerin ileri sürdüğü
teorilerin yanlış ve çarptırılmış olduğunu kanıtlamıştır.
Özellikle son yıllarda Ermeni tarihçiler kendi
tarihlerini inanılmaz derecede abartarak, dünya medeniyetini - yazıyı,
astrolojiyi, bakır ve demir madenciliğini Ermenilerin keşfettiğini kanıtlamaya
çalışmaktadır.[9] Hatta
dünyada insan hayatının başlangıcının Gökçe (Sevan) gölünden geldiği iddia
etmektedirler.[10]
XIX. Yüzyılın Başlarında Erivan
Hanlığında Siyasi Durum
XVII. yüzyıldan başlayarak Çarlık Rusya’nın
dış politikasında sıcak denizlere inme politikası ivme kazandı. Özellikle,
Rusya’nın Kafkasya’ya yönelik politikası büyük önem taşıyordu. Rusya’nın amacı
Kafkasya’yı işgal etmek, burada Osmanlı ve İran’a karşı Hıristiyan bir devlet
kurmak idi. Kafkasya’da bir Ermeni devleti kurma çabaları I. Petro zamanında
başladı. Rusya, Kafkasya’ya yerleşme planında Ermenilere büyük önem veriyordu. Nitekim
Ermeni tüccarı Hoca Zakhar Sagradyan 1659’da elmas ve başka değerli hediyelerle
Rusya’ya giderek Çar’la Ermeni
tüccarlara sağlanacak kolaylıkların şartlarını görüşmüş ve 1667’de bu konuda
bir anlaşma imzalanmıştı.[11]
1699’da ise İsrail Ori, Ermeni zenginlerini
toplantıya çağırarak Ermeni tüccarların ekonomik durumunu görüşüyor ve bu
toplantı sonucunda Rusya’nın Ermenilere yardım etmesi için I. Petro’ya müracaat
edilmesine karar veriliyor. 1701’de I. Petro Ori’yi kabul ederek onlara elinden
gelen her türlü yardımı yapacağına söz verdi ve 1724’de Ermenileri kendi
himayesine alması hakkında kararname imzaladı.[12]
Sadece I. Perto değil, selefleri de Kafkasya’da Ermeni devleti kurmak için çaba
sarf etmiştir. 19 Mayıs 1783’de Grandük G. A. Potyomkin II. Katerina’ya yazdığı
mektupta Ermeni devleti kurmak için fikirlerini şöyle ifade etmişti: “Fırsat
bulunca Karabağ’ı hemen Ermenilerin kontrolüne vermek ve böylece Asya’da bir
Hıristiyan devleti kurmak için gerekenleri yapacağız”.[13]
Rusya Kafkasya’ya sahip olmak için XIX.
yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yeni askeri operasyonlara başladı. 1801’de
Doğu Gürcistan’ı işgal eden Rusya’nın Kafkasya’ya yerleşmesi, sadece Osmanlı ve
İran’ı değil, aynı zamanda İngiltere ve Fransa’yı da rahatsız ediyordu.
İngiltere ve Fransa, Rusya’ya karşı savaşta İran’ı destekleyeceğini bildirdi.
Bunun üzerine Avrupa devletlerinin desteğini aldığına inanan İran, Haziran
1804’de Rusya’ya savaş ilân etti. Rus ordusu 1804’de Erivan üzerine yürüdü.
Birkaç ay devam eden savaş sonucunda General Sisianov Tiflis’e geri çekilmek
zorunda kaldı. 1813’e kadar devam eden savaş sonucunda 12 Ekim 1813’de taraflar
arsında Gülistan Antlaşması imzalandı. Antlaşma sonuçlarına göre Erivan ve
Nahçivan Hanlıklarından başka Kuzey Azerbaycan da Rusya tarafından işgal
edildi.[14]
Erivan Hanlığı 1826 Rusya-İran savaşına kadar
Azerbaycan’ın bir eyaleti olarak kaldı. Hanlık 15 bölgeye ayrılmıştı: Kırkbulak,
Zengibasar, Gernibasar, Vedibasar, Şerur, Sürmeli, Derekent-Parçenis, Saatlı,
Talin, Seyitli-Akhsalı, Serdarabad, Karpibasar, Abran, Dereçiçek ve Gökçe.
Bölge yöneticisi-Mirbölük Erivan Hanı tarafından tayin
ediliyordu.
Erivan’ın Ermenilere ait olduğunu iddia eden
Ermeni tarihçileri Erivan Hanlığının yönetim şeklini anlatırken Ermeni
terimleri değil, Türkçe terimler kullanması çok ilginçtir. Örneğin, Ermeniler,
şehir yöneticisine-darug, yardımcılarına ise yüzbaşı
ve çavuş, pazarları kontrol edene pazarbaşı[15]
diyorlardı. Ancak bu kelimelerin hiç biri Ermenice değildir.
Ermeni Piskoposu Hovannes, 1410’dan 1827’ye
kadar Erivan Hanlığının 49 Azerbaycan Türkü olan Hanlar tarafından
yönetildiğini belirtmiştir. Bu bilgiler Ermeni Sovyet Ansiklopedisi’nde de yer
almaktadır.[16]
Gülistan Antlaşması’nın şartlarını kabul
etmeyen İran, 1826’da Rusya’da Dekabristlerin[17] isyan
etmeleri sonucunda siyasi görüş ayrılığının ortaya çıkacağını düşünerek 16
Temmuz 1826’da savaşa başladı. İran, savaşın ilk aylarında bazı başarılar elde
etse de Rus ordusu karşısında dayanamayarak geri çekildi ve taraflar arasında
10 Şubat 1828’de Türkmençay Antlaşması imzalandı. Gülistan Antlaşması ile Kuzey
hanlıklarını kaybeden İran, Türkmençay Antlaşması’yla Erivan ve Nahçivan
Hanlıklarını da kaybetti. Böylece, Rusya Kafkasya’nın işgalini tamamladı.
İşgal Sonrası Durum: Ermeni Göçü
ve Yönetim Değişikliği
Türkmençay Antlaşması Azerbaycan Türkleri için
yaklaşık 200 yıllık bir ayrılığının değil, aynı zamanda onların yüzyıllardır
yaşadıkları ata yurtlarından zorla göç ettirilmesinin de başlangıcı oldu.
Türkmençay Antlaşması şartlarına göre Erivan ve Nahçivan Hanlıkları Rusya’ya
verildi. Barış antlaşması imzalandıktan hemen sonra İran’da yaşayan Ermeniler
Erivan hanlığına göç etmeye başladılar. Bunun için onlara her türlü kolaylık
sağlanıyordu. Türkmençay Antlaşması’nın XV. maddesine göre İran Ermenilerinin
Erivan Hanlığı’na göç ettirilmesine kolaylık sağlıyordu. Antlaşmanın XV.
maddesinin şartlarına göre “Şah Hazretleri... Azerbaycan eyaletinin bütün ahalisini
ve memurlarını tamamen affeder. Bundan başka o, memur ve sakinlere bu günden
başlayarak kendi ailesiyle İran vilayetinden Rusya’ya serbestçe geçmek, hükümet
ve yerel yönetimin hiçbir engeli olmadan onların satılık malına, yük ve
eşyalarına her hangi gümrük ve vergi alınmadan menkul emlâkını götürmek için
bir yıl süre veriliyor. Gayrimenkulları ise satmak veya onun hakkında karar
vermesi için beş yıllık süre tanınıyordu.”[18]
Bununla da Ermenilerin Kafkasya’ya göç etmelerine hukuki dayanak sağlanmış
oldu.
İran’ın Rusya ile savaşta yenilgiye uğraması
Batı Azerbaycan Türkleri tarihini değiştirdi. Savaş meydanında olan Türklerin
yaşadığı 420 köy harabeye döndü. Bu köylerin birçoğu Rus ordusu ile işbirliği
yapan Ermeni çeteleri tarafından yağmalandı. Kırkbulak’ta 32, Zengibasar’da 8,
Gernibasar’da 48, Vedibasar’da 33, Derekent-Parçenis’de 8, Saatlı’da 5,
Talin’de 35, Serdarabad’ta 9, Karpibasar’da 12, Abaran’da 60, Dereçiçek’te 33,
Gökçe’de 90 ve Dereleyez’de 46 köy haritadan silindi. Bu bölgelerde boşaltılan
Türk köylerinin dışında 105 köye ise İran’dan göç eden Ermeniler yerleştirildi.[19]
Rusları kendilerinin kurtarıcısı olarak
karşılayan Ermeniler, gönüllülerden oluşan silahlı birlikler kurarak Rus ordusu
ile birlikte İran ve Osmanlıya karşı savaştı.[20]
Kafkasya’nın işgal edilmesinden sonra Çarlık Rusya’nın güney sınırlarının
güvenliğini sağlamak için Kafkasya Ordusu Baş Kumandanı General Paskeeviç Aras
sahili boyu, Pembek-Şoragel’e ve Gökçe gölü sahiline Rusları yerleştirmek için
5 Ocak 1829’da Çar’a mektup yazarak izin istemişti.[21]
Ama bu plan hayata geçmedi ve Rusların yerine İran ve Osmanlı İmparatorluğunda
yaşayan Ermeniler Erivan Hanlığına, Nahçivan ve Karabağ’a göç ettirildi.
Ermenilerin Kafkasya’ya göç ettirilmesi ile uğraşan Rus subayı Şavrov konuyla ilgili
olarak şöyle yazmıştı. “1826–1828 savaşından sonraki iki yılda Kafkasya’ya 40
bin İran Ermenisi, 84600 Osmanlı Ermenisi göç ettirilmiş ve onlar Ermeni
milletinin çok az olduğu Yelizavetpol (Gence) ve Erivan eyaletlerine
yerleştirilmiştir. Şimdi (1830’da) Kafkasya’da yaşayan 1.300.000 Ermeninin bir
milyonu buranın yerlisi değildir ve sonradan bölgeye göç ettirilmiştir”.[22]
Ermeni araştırmacıları da Ermenilerin Kafkasya’ya göç ettiklerini
onaylamaktadır. Örneğin, tarihçi Vardan Parsamyan konuyla ilgili olarak
1829-1830’da Erzurum, Kars ve Beyazıt’tan Kafkasya’ya 90 bin Ermeni göç
ettiğini ifade etmektedir.[23]
Türkmençay Antlaşması imzalandıktan hemen
sonra Çar Antlaşmayı onayladı ve 21 Mart 1828’de Erivan’da yönetim sistemini
değiştirerek Ermeni eyaletinin kurulması için kararname imzaladı. Eyaletin
yönetimi Tuğgeneral Aleksandr Çavçavadze’ye verildi. Yönetim üyeliğine ise biri
Azerbaycan Türkü, biri de Ermeni olmak üzere iki subay atandı. Ermeni eyaleti
aynı zamanda Erivan ve Nahçivan vilayetine ve Ordubad bölgesine (okrug)
ayrıldı. Eski yönetim organları aradan kaldırıldı, Erivan, Nahçivan ve
Ordubad’da polis yönetimi uygulanmaya kondu, mahkemeler kuruldu. Nahçivan ve
Ordubad’da savaş zamanı Ruslara yardımcı olan bazı Beylerin yönetimine devam
edildi, ancak onların yardımcıları ve danışmanları Rus subayları idi. 1828’de
başlayan ıslahatlar tamamen uygulanmadı ve Rusya’nın beklediği sonuçları
vermemesi üzerine Rus hükümeti 23 Haziran 1833’de kabul ettiği yeni yönetim
şeklini uygulamaya koydu. Erivan eyaleti, Erivan, Şerur, Sürmeli ve
Serdarabad olmak üzere dört bölgeye bölündü. Nahçivan ve Ordubad
yönetimi Türk Beylerin yönetiminde kalsa da diğer bölgelerin yönetimi yine de
Rus subaylarına verilmişti.[24]
Türkmençay Antlaşması sonucu Ruslar
Kafkasya’ya yerleştikten sonra Osmanlı ile ilişkilerinde ciddi sorunlar ortaya
çıktı. Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası Osmanlıyı rahatsız ediyordu.
Avrupa devletleri de Rusya’ya karşı Osmanlıyı destekliyordu. Rusya’nın sıcak
denizlere inmesi Avrupa devletlerinin Orta Doğu politikasına ters düşüyordu.
Nisan 1828’de Osmanlı-Rus savaşı başladı. Osmanlı iki cephede-Balkanlar ve
Kafkasya’da savaşıyordu. Savaş zamanı Rus ordusuna yardım eden, silahlı
birlikler kurarak Osmanlıya karşı savaşan Ermeniler Erzurum, Kars ve Van’ın
Osmanlı’da kalması nedeniyle devlete ihanet ettikleri için Rusya’nın
kontrolünde kalan Erivan eyaletine, Gürcistan’a ve Azerbaycan’a göç etmeye
mecbur oldu.
Erivan Eyaletinin Etnik Yapısı ve 1828 Sonrası
Değişiklikler
Erivan, Rusya tarafından işgal
edilmeden önce burada 169.155 kişi yaşıyordu ve toplam nüfusun %83,5’i[25]
Müslümanlardan oluşmaktaydı. 1829–1831
istatistik verilerine göre işgal sonrası Ermenilerin göç etmeleriyle nüfus
sayısı 241.112’ye ulaştı. Artık, Erivan eyaletinin toplam nüfusunun %58,8’i
Ermenilerden oluşmaktaydı.[26]
1916 istatistik verilerine göre Erivan’da
toplam nüfusun %48’i, Zengezur’da %53.53’ü, Yeni Beyazıt’ta %42’i Azerbaycan
Türkleri oluşturmaktaydı. Sürmelide 45 bin, Dereleyez’de ise 47 bin[27]
Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bildirilmektedir. Tabi ki Erivan eyaletinde
nüfus oranının Ermenilerin lehine değişmesindeki etkenlerden biri de savaş
sonrası Azerbaycan Türklerinin yaşadığı yüzlerce köyün dağıtılması, Osmanlı ve
İran Ermenilerinin göç ettirilmesi ve 1905 katliamında Azerbaycan Türklerinin
öldürülmesi veya sürülmesidir.
XIX. yüzyılın sonlarına kadar Ermenilerin
Kafkasya’ya göçü devam etti. XX. yüzyılın başlarında Erivan eyaletinde yaşayan
Azerbaycan Türklerinin sayısı hızla azalmaya başladı. Rusya’da yaşanan siyasi
gelişmeler Kafkasya’da dikkatle izleniyordu. Başarısız olmasına rağmen
özellikle 1905 devrimi büyük yankı uyandırdı ve Ermeniler güçlü bir şekilde
örgütlenmeye başladı. Çarlık Rusya’sı Kafkasya’da tutunmak için “böl ve yönet”
taktiğini uygulayarak Ermenileri Türklere karşı ayaklanmaya teşvik ediyordu.
1905-1907’de Azerbaycan Türklerinin Katliamı
Osmanlı ve İran Ermenileri Kafkasya’ya ve
özellikle Erivan Hanlığına yerleştikten sonra demografik durum onların lehine
değişti. XVIII. yüzyıldan itibaren
devlet kurmak için yoğun faaliyete başlayan Ermeniler, uygun ortamı bulmakta
zorlanmadı. XX. yüzyılın başlarında Rusya proletaryasının ayaklanması
eyaletlerde de büyük yankı uyandırdı. Ermeniler, Çar yönetiminin Kafkasya’da
zayıflamasını fırsat bilerek Erivan eyaletinde, Zengezur, Bakü, Şamahı, Gökçe,
Mehri, Kafan, Eçmiadzin, Zengibasar ve Karabağ’da Azerbaycan Türklerine karşı
savaş açtı, binlerce Azerbaycan Türkü katledildi.
1905 olaylarının tanığı olan ünlü Azerbaycan
yazarı Mehmet Seyit Ordubadi facianın baş vermesinin nedenlerini söyle ifade
etmektedir:
-Taşnaksutyun
komitelerinin diktatör yönetimi uygulaması ve bu nedenle her iki halk arasında
silahlı çatışmaların başlaması.
-1905 Rusya devrimi zamanı yerel Çar
yönetiminin zayıflaması ve olaylarda Ermenilerin lehine çifte standart
uygulaması.
-Müslüman Türk halkın bilgisizliği ve gelişen
siyasi olaylardan habersiz olmaları.[28]
Taşnaksutyun Komitelerinin silahlı çatışmalara
başlamasının en önemli nedenlerinden biri de Erivan ve civarında yaşayan
Azerbaycan Türklerinin sayısını azaltmak ve burada bir Ermenistan devleti
kurmak idi[29].
Silahlı çatışmalar 23 Mayısta başladı ve 31 Mayısa kadar devam etti. Bu
çatışmalarda Ermenilerin tarafında olan yerel yönetim Azerbaycan Türklerinin
katledilmesine göz yumuyordu.
9 Haziran 1905’de silahlı Ermeni
çeteleri Eçmiadzin iline bağlı Tekye köyüne hücum ederek köy ahalisini
öldürmüş, çok az insan hayatını kurtarabilmiştir. Birkaç günde Eçmiadzin ilinde
9 Türk köyü yağma edildi ve boşaltıldı. Kafan’da Kerhane, Gatar, Helec, Saldaşlı,
İncevar, Daşnov köylerinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin birçoğu öldürüldü,
köyler yağmalandı.[30]
Gümrü ve civar köylerde yaşayanlar da Ermeni katliamından kurtulamadı.
Saggarsu’ya hücum eden Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı demeden insanları
öldürmeye başladı. Köy imamı Molla Hasan Efendi Kuranı elinde tutarak
Ermenilerin kadın ve çocuklara dokunmamaları için yalvarsa da bir sonuca
ulaşamadı. Köy yağmalandı, insanlar katledildi. 1905–1907 katliamından hayatını
kurtarabilen insanlar İran’a ve Türkiye’ye göç etti. Silahlı Ermeni çeteleri
girdikleri her köyü işgal ederek, Türkleri öldürüyor ve kovuyorlardı. Onların
başlıca gayesi bölgede Türklerin sayını azaltmaktı.
9 Ağustos 1906’da Ermeniler Rus
ordusunun desteği ile Okucu-Şabedek köyüne hücum ettiler. Ermeni ve Rus
askerlerinin hücumuna birkaç gün karşı koyduktan sonra civar köylerden yardım
gelmediği için Okucu-Şabedek köyü boşaltıldı[31].
Ermeni çetelerinin Azerbaycan
Türklerine karşı uyguladığı güç politikası sonucunda XX. yüzyılın başlarından
itibaren Erivan eyaletinde Türklerin yaşadığı köy ve insan sayısı azaldı.
Örneğin, 1886–1897 yılları arasında Erivan eyaletinde Azerbaycan Türklerinin
nüfus artışı 40 bin kişi olduğu halde 1906–1916 yıllarında (1886
istatistiklerine göre Ermenilerden 61 bin kişi fazla olmasına rağmen) sadece 17
bin kişi olmuştur.[32]
1905–1906 katliamları sonucu
binlerce Azerbaycan Türkü öldürüldü veya göç ettirildi. Ermeni çeteleri ve Rus
askerlerinin ortak hareket planı beklenen sonuçları vermese de Erivan
eyaletinde birçok Türk köyü işgal edildi. Ermeniler yarım kalmış planlarını
1918’de yeniden hayata geçirmeye başladı.
Kafkasya’da Siyasi Durumun
Değişmesi ve 1918 Katliamı
Ekim 1917 devriminin sonuçları Kafkasya’da siyasi durumu kökünden
değiştirdi. Bolşeviklerin barış bildirisi ve “Rusya Halklarının Hukuk
Beyannamesi” yayınlandıktan sonra Bolşeviklerin Azerbaycan’a karşı tutumu
bağımsızlığını kazanması için yardımcı olmayacakları, aksine engel olacakları
ortaya çıktı. Buna karşılık Azerbaycan Bolşevikleri Ekim devrimine umutla bakıyordu
ve Bakü’de propagandalarına hız verdiler. Azerbaycan’da Bolşeviklerin sosyal
desteği zayıftı ve 22 Ekimde Bakü Sovyet’ine yapılan seçimlerde sadece 3770 oy
alabilmişti. Azerbaycan’ın siyasi hayatına yeni giren Müsavat Partisi ise
toplam oyların yaklaşık %40’ını almıştı.[33]
Müsavat Partisinin başarısı Bolşevikleri rahatsız ediyordu. Rusya’nın
geleneksel Kafkasya politikasını yeni bir ideoloji perdesi altında hayata
geçiren Bolşevikler siyasi altyapı çalışmalarına hız verdi. Özellikle Bakü’nün
petrol sanayi merkezi olması nedeniyle Bolşevikler her hangi bir yolla
Azerbaycan’ı ele geçirmek ve kontrol altında tutmak istiyordu.
Ermeni Taşnaklar ve Bolşevikler Ekim
devriminden hemen sonra Lenin’in imzasıyla “Batı Ermenistan Hakkında” beyanname
yayınlanmasını başardılar.[34]
Bu, Bolşevik hükümetin Ermeni meselesine olan ilgisinin bir sonucuydu.
Beyannamenin imzalanmasından sonra “Büyük Ermenistan” kurulmasında bir engel
olarak görünen Erivan eyaleti ve başka bölgelerde yaşayan Azerbaycan Türklerini
bölgeden tamamen çıkarmak veya hiç değilse sayılarını çok aza indirmek
gerekiyordu. Ekim devriminden sonra Kafkasya’da gelişen siyasi olayları dikkate
alan Taşnaklar Erivan, Zengezur ve başka bölgelerde Azerbaycan Türklerine karşı
silahlı eylemlere başladı. Birinci Dünya Savaşında Brest-Litovsk Antlaşması
gereğince Kafkasya cephesinden geri çekilen Rus orduları silah ve cephaneyi
Ermenilere bırakmıştı. Kafkasya’da askeri ve siyasi durum çok ciddi idi ve
gelişen olaylar bir merkezden yönetilmiyordu.
5 Mart 1918’de Baku’de ilk silahlı çatışma
başladı ve başka bölgelere de yayıldı. Özellikle de Erivan, Zengezur ve
Gökçe’de yaşayan Azerbaycan Türkleri için büyük tehlike ortaya çıktı.
Antranik’in komutanlığında Ermeni silahlı çeteleri Gökçe’de Çamırlı, Medine,
Anağızoğlu, Kışlak, Gulalı, Küsecik, Alçalı, Küçük Karakoyunlu ve Delikardeş
köylerine hücum ederek birçok Müslüman’ı katlettiler. Bu katliama katılan
Yarbay Vahram “kahramanlığını” şöyle ifade etmişti. “Ben hiçbir şeyin
farkına varmadan Basarkeçer ahalisini mahvettim. Ancak bazen kurşunları
kullanmak istemiyordum. Bu köpekleri öldürmenin en kolay yolu şudur ki, savaş
sonrasında sağ kalanların hepsini kuyuya atıp üzerlerine ağır taşlar atmak
gerekiyor ki onlar sağ kalmasınlar. Ben de aynen böyle yaptım. Bütün erkekleri,
kadınları ve çocukları kuyulara attım, kuyunun ağzını taşlarla kapatarak onları
ölüme terk ettim”.[35]
Ermenistan bağımsızlığını ilan edene kadar
Taşnak komitelerinin silahlı birlikleri, daha sonra da resmi hükümet ordusu
Azerbaycan Türklerini katletmeye devam etti. Rusya Genel Meclisi, Bolşevikler
tarafından dağıtıldıktan sonra Kafkasya üyeleri 23 Şubat 1918’de “Mâverây-ı
Kafkas Komiserliği”ni kurdular. Bu Komiserlik Kafkasya’nın yüksek hâkimiyet
organı olmalıydı. Ama Mâverây-ı Kafkas Komiserliği üyeleri arasında
Kafkasya’nın dış politikası konusunda büyük anlaşılmazlıklar ortaya çıktı. 22
Nisan 1918’de “Kafkasya Bağımsız Federe Devleti” ilân olunduysa da taraflar
arasında çekişmelerin devam etmesi üzerine 28 Mayıs 1918’de Ermenistan
bağımsızlığını ilan etti ve Taşnaklar 1918’de Kars vilayetinin ve Erivan
eyaletinin bir kısmını müttefik ordulardan almayı başardılar.
1918’de Kafkasya konusunda Türkiye, İngiltere
ve Almanya arasındaki anlaşmazlığı fırsat bilen Antranik Zengezur’a saldırdı.
Hazırlıksız yakalanan köy ahalisi Karabağ, İran ve Erivan’a giderek canlarını
kurtarabildi. Eylül ayından itibaren Zengezur üzerine hücumlar yeniden başladı.
Rut, Darabe, Agadu ve Bagudı köyleri tamamen dağıtıldı, Arkhalı, Şyagur,
Melikli, Pulkent, Şeki, Kızılcık köyleri ise zarar gördü. Bu köylerde toplam
500 kişi Ermeniler tarafından öldürüldü.[36]
1918 sonlarında ise Zengezur’da Azerbaycan Türklerinin yaşadığı 115 köy
dağıtıldı. Toplam 7739 kişi olmak üzere 3257 erkek, 2276 kadın ve 2196 çocuk
öldürülmüştü.[37]
Antranik, Khmbapet Dro ve Hamazasp’ın silahlı çeteleri yüzlerce köyleri yakmış,
insanları öldürmüş veya zorla göç ettirmişti. Ağustos 1918’de Iğdır ve
Eçmiadzin’de 60 köy Dro’nun silahlı çeteleri tarafından yağmalandı.
1918–1920 Taşnak iktidarı zamanı Ermenistan’da
yaşayan 575.000 Azerbaycan Türkünün 565.000’i katledilmiş veya zorla göç
ettirilmişti. Bazı Ermeni araştırmacıları da bu verileri onaylamaktadır:
“1920’de Sovyet hükümeti zamanı Taşnakların yürüttüğü politika sonucu burada
10.000 kişiden biraz fazla Türk kalmıştı. 1922’de 60.000 göçmen geri döndükten
sonra Azerbaycan Türklerinin sayısı 72.596 kişi olmuştur”.[38]
1918-1920’de Azerbaycan Türklerinin
katledilmesi veya zorla göç ettirilmesi 1905 katliamının devamı idi. Bu süre
zarfında Ermeniler ciddi bir teşkilatlanma sürecine girmiş, silahlanmış ve
propaganda faaliyetlerini genişletmişti. 1918’de Ermenistan (Ararat)
Cumhuriyetinin kurulmasıyla Ermenilerde milli kimlik ve devlet anlayışı ivme
kazandı. İki yıllık (Mayıs 1918-Kasım 1920) Taşnak iktidarı zamanı Azerbaycan
Türklerinin % 60’ı öldürüldü.[39]
Azerbaycan ve Gürcistan’a karşı savaşan Taşnaklar ülkeyi ekonomik ve siyasi
olarak çok kötü duruma düşürdüler. Taşnaklar inatla Gürcistan’dan Borçalı ve
Ahılkeleyi, Azerbaycan’dan ise Karabağ, Nahçivan ve Gence eyaletinin bir
kısmını talep ediyordu. 1918 katliamı Batı Azerbaycan Türklerine karşı yapılmış
katliamın ikinci aşamasını ve 1930, 1949–1953, 1988 olaylarının temelini
oluşturdu.
Sovyet Ermenistan’ın Milli Politikası
Kasım 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti
Bolşevikler tarafından devrildi ve Sovyet hükümeti kuruldu. Milli birlik ve
beraberlik ideolojisi gereğince Ermenistan’dan zorla göç ettirilmiş Azerbaycan
Türkleri geri getirilmeye başlandı. Ermenistan Halk Komiserleri Sovyeti Başkanı
Myasnikyan 27 Nisan 1922’de İran hükümetine yazdığı bir mektupta İran’a göç
etmiş Azerbaycan Türklerinin geri dönmeleri için onlara yardım etmelerini,
ulaşım ve gerekli belgelerin verilmesinde kolaylık sağlamalarını rica etti.
Rusya’nın İran Büyükelçiliği bu nedenle özel komisyon kurdu. Komisyon
aracılığıyla Zengibasar ve Gemerli ahalisi geri döndü ve döndüklerinde çok
ciddi sorunlarla karşılaştı. Taşnak hükümeti onların menkul ve gayrimenkul
emlaklarını müsadere etmişti ve birçok insan geri dönmek istemiyordu.
Ermenistan Askeri Devrim Komitesi göçmenlerin geri dönmelerine kolaylık
sağlamak amacıyla bu kararı yürürlükten kaldırdı. Geri dönen insanları
yerleştirmek için Dışişleri Komiserliği ve Adalet Komiserliği özel program
hazırladılar. Azerbaycan Türkleri arasında siyasi propagandanın daha geniş
yapılması için Süleyman Nuri Ermenistan Devrim Komitesine üye seçildi.[40]
Nuri, İran’a giderek Sovyet hükümetinin göçmenlere yardım edeceğini, Taşnak
hükümeti zamanı yaşamış oldukları zulmü ve haksızlıkları bir daha
yaşamayacaklarını anlatıyordu. Anavatandan zorla göç ettirilmiş insanlar geri
dönmeye başladı. 1920’de göçmenler geri döndükten sonra 1922’de onların sayısı
77767[41],
1931’de ise 105838 olmuştu.[42]
Myasnikyan, Khorhurdayin Hayastan (Sovyet
Ermenistan’ı) ve Hayastanı Karmir Banak (Ermenistan Kızıl Ordusu)
gazetelerinde yazdığı makalede Taşnak hükümetinin devrilmesi ve Sovyet
hükümetinin kurulmasında Azerbaycanlıların da büyük emeği olduğunu ve Abbaskulu
Şadlinski’nin komutanlık ettiği “Kırmızı Tabur”un Taşnaklara karşı kahramanca
mücadele verdiğini ifade etmiştir.[43]
Ermenistan Devrim Komitesi geri dönen
Azerbaycan Türklerinin barınmaları ve sosyo-kültürel faaliyetlerini ön plana
çıkardı. Sovyet hükümetinin ilk yıllarında Leninakan, Kirovakan ve Dereçiçek’te
eğitim kursları düzenlendi. Hatta Ermenistan Halk Komiserleri Sovyeti Başkanı
Sarkis Kasyan Ermenilerin yaşadığı bölgelerde Ermeni dilinin, Azerbaycan
Türklerinin yaşadıkları bölgelerde ise Azerbaycan Türkçesinin devlet dili
olması konusunda kararname imzaladı. Azerbaycan Türklerinin toplu yaşadıkları
Amasya, Basarkeçer, Vedi, Karabağlar, Zengibasar ve Krasnoselo illerinde
Azerbaycan Türkçe’si devlet dili olarak kullanılmıştır. Bu illerde 1953’e kadar
İl Parti Başkanları ve İl Sovyetleri Yönetim Başkanları Azerbaycan Türkleri
olmuştur. 1921’de Rençber, Zengi, Kızıl Şafak ve Komünist, adlı
gazeteler yayınlanmıştır. Bundan başka Sovyet Ermenistanı adlı bir
gazete de basılmıştır. 1925’den başlayarak Ermenistan Komünist Partisi, Erivan
Bölge Komitesinin, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yayınları
arasında Azerbaycan Türkçesinde de kitaplar ve broşürler yayınlanmaya başladı.[44]
1920–1935 tarihleri arsındaki dönemi
araştırırken dikkati çeken bir noktaya açıklık getirmekte yarar vardır. Dağlık
Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesini talep eden Ermenistan hükümeti buna
paralel olarak Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerine bazı haklar tanıdı.
Bu hakları öne sürerek görüşme masasında Azerbaycan hükümetinden Dağlık Karabağ
konusunda taviz vermeyi talep edeceklerdi. Yapılan uzun tartışmalardan sonra
Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi talebi reddedildi. Ancak Karabağ’a
özerklik statüsü verildi. Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi başarısızlıkla
sonuçlandıktan hemen sonra Ermenistan hükümeti Azerbaycan Türklerine tanıdığı birçok
hakları geri aldı.
Ermenistan hükümeti Türklere ait her ne varsa
onları ortadan kaldırmaya, tarih sayfasından silmeye çalışıyordu. 1935’e kadar
Ermenistan’da köy, kasaba ve coğrafi yer adlarının % 95’i Türkçe idi. Bu
iddiamızı Çar Rusya’sı zamanı hazırlanmış askeri haritalar doğrulamaktadır.[45]
Burada yaşayan Azerbaycan Türklerini kendi geçmişlerinden uzaklaştırmak için
öncelikle yaşadıkları bölgelerin adlarını değiştirmek gerekiyordu ve Ermeniler
zaten bu işe daha XIX. yüzyılda başlamıştı. Örneğin, 1828’de İrevan-Yerevan,
1837’de Kever-Nor-Beyazıt, 1840’da ise Gümrü-Aleksandropol olarak
değiştirilmişti.
Ermenistan Yüksek Sovyeti kararı gereğince
Türkçe coğrafi yer adlarının resmi olarak değiştirilmesi 1935’de başladı. Ne
yerli Türk halktan, ne de Azerbaycan devletinden konuyla ilgili ciddi itirazlar
gelmediğini gören Ermenistan hükümeti, 1988’e kadar bu konuda 18 karar daha
imzaladı.[46] Köy,
kasaba ve coğrafi adlar belirli bir plana uygun olarak değiştiriliyordu.
1.
AzerbaycanTürklerinin tarihi geçmişini ve soyunu bildiren yer adları:
Örneğin, Aşağı Türkmenli-Lusagyuğ (Eçmiadzin), Gorçulu-Mrgaşad (Hoktemberyan),
Serdarabad-Hoktember (Hoktemberyan), Bayandur - Vağadur (Gorus), Şirvancıg -
Lernakert (Artik).
2.
Bazı köy ve kasaba adları Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi Ermenice’ye
çevrilmiştir: Örneğin, Armutlu-Tandzut (Hoktemberyan), Taşkala-Karaberd (Ani),
Derekent-Dzoraguyğ (Gugrak), Dereçiçek-Tsakhadzor (Razdan), Göl-Liçk (Martuni),
Güllübulak-Vardakhpyur (Gukasyan).
3.
Bazı köy ve kasaba adları Sovyet hayat tarzına uygun “dostluk ve
kardeşliği” simgeleyen adlarla değiştirilmiştir: Örneğin, Karakışlak-Dostluk
(Masis), Sultanabad-Şurabad (Amasya), Cücekent-Kızılşafak (Kalinin), Aşağı
Necili-Sayat-Nova (Masis), Çanakçı-Sovetakert (Ararat).
4. Bazı
köy ve kasaba adlarını Türkçe’de olduğu gibi ancak Ermenice telaffuza
uygunlaştırmakla değiştirilmiştir: Örneğin, Derabbas-Derbas (Sisian),
Deliler-Dalar (Artaşat), Eleyez-Aragats (Talin), Erevus-Arevis (Sisian), Cabud-Kapuyt (Ezizbeyov), Çırpılı-Crapi
(Ani).
5. Bazı köy ve kasaba adlarının önünde gelen
“Yukarı”, “Aşağı”, “Büyük”, “Küçük” kelimeleri Ermenice’ye çevrilerek “Verin”,
“Nerkin”, “Mets”, “Pokr”olarak kullanılmıştır: Örneğin, Yukarı Zağalı-Verin
Zağalı (Vardenis), Aşağı Zeyve-Nerkin Zeyve (Eçmiadzin), Büyük Kepenekçi-Mets
Kepenekçi (Akhuryan), Küçük Şiştepe-Pokr Şiştepe (Gukasyan).
6. 1935’e kadar değiştirilen köy ve kasaba
adları Ermenistan Yüksek Sovyetinin kararı olmadan değiştirilmiştir: Örneğin,
Bebirli-Bartsraşen (Ani), Deymedağlı-Şrvenants (Kafan), Tovuzkala-Berd
(Şemşeddin), Şirabad-Prakar (Eçmiadzin). Bazen de iki köyü birleştirmekle
birinin adını yok ediyorlardı: Örneğin, Ağtala (Kamo), Rehimabad (Masis),
Kamışlı (Vardenis).
Ermenistan’da Türklüğün simgesi olan köy ve
kasaba adlarının değiştirilmesi ile paralel olarak Ermenistan hükümeti
1930-1937’de Stalin’in uyguladığı komünizm için her türlü tehlikeyi yok etme
politikasını öne sürerek binlerce Azerbaycan Türkünü Orta Asya’ya sürdü.
Onlarca köy tamamen boşaltıldı.[47]
1923’de Dağlık Karabağ’a Azerbaycan merkezi
yönetimine bağlı özerklik statüsü verilse de Ermeniler Karabağ’ın Ermenistan
ile birleştirilmesi konusunu her zaman gündemde tutmayı başardılar. 1918–1923
yıllarında gelişen olaylarda önce bağımsız Azerbaycan hükümeti, sonra da Sovyet
Azerbaycan’ı hükümeti Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin hayatını
garanti altına almak için hiçbir girişimde bulunmadı. Birinci hükümet 18 aylık
iktidarı boyunca içinde bulunduğu zor şartlardan dolayı bunu yapmaya zaman
bulmadı. Ancak Sovyetler zamanı sosyalist ideolojiyi benimseyen Azerbaycan
Bolşevikleri, Dağlık Karabağ’a özerklik statüsü verilmesi görüşmelerine
başlarken Ermenistan’da toplu halde yaşayan Azerbaycan Türklerine de özerklik
verilmesi konusunu hiç tartışmadılar.
Karabağ’ın Azerbaycan yönetimine bağlı kalması
gerçeği ile Ermeniler hiçbir zaman barışmadılar. Nitekim 1945’de Ermenistan
Komünist Partisi Genel Sekreteri Arutyunov Stalin’e mektup yazarak Dağlık
Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesini rica etti. Stalin, bu konuyla ilgili
Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreteri Bağırov’un da görüşlerini almayı
tercih etti. Bağırov, Stalin’e yazdığı mektupta prensip itibarıyla buna karşı
olmadığını, ancak buna karşı Ermenistan, Gürcistan ve Dağıstan’da Azerbaycan
Türklerinin toplu yaşadıkları bölgelerin Azerbaycan’a verilmesi gerektiğini
ifade etti. Ermeniler bu koşullar altında Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesinin
bir anlamı olmadığını bilerek konuyu kapattı.[48]
Ermenistan hükümeti Dağlık Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi konusunu
1964’de Mikoyan ve Ermenistan Komünist Patisi Genel Başkanı, Khuruşov’la
görüşünde Kırım’ın Ukrayna’ya verildiğini örnek göstererek Dağlık Karabağ’ın da
Ermenistan ile birleştirilmesini istedi. Khuruşov ise cevabında “Size Dağlık
Karabağ’dan Ermenistan’a taşınmanız için 24 saat ve 12 bin askeri kamyon
vermeye hazırım”[49]
demiştir. Her ne kadar Karabağ konusunda merkezi yönetimden olumlu cevap
almasalar da Ermeniler bu konuda hiçbir zaman taviz vermediler ve propaganda
faaliyetlerine devam ettiler.
Azerbaycan Türklerinin zorla göç ettirilmesine
1905-1906’da başlandı. Ermeni ve Rus silahlı çetelerinin saldırıları sonucu
binlerle insan öldürüldü veya mecburen göç etmek zorunda kaldı. Göçün ikinci
dalgası 1918-1920’de, üçüncüsü 1948-1953’de, dördüncü ve son göç ise
1988-1989’da yaşandı. Ermenistan hükümeti nüfusunun az olduğunu ileri sürerek
yurt dışında yaşayan Ermenileri Ermenistan’a yerleştirmek istiyordu. “Nüfus
artışı programı” Türklerin aleyhine “başarıyla” sonuçlandı. Ermenistan’dan
zorla göç ettirilen Azerbaycan Türklerinden daha az sayıda Ermeni kabul edildi.
Gerçek amaç nüfus artırmaksa Azerbaycan Türklerine karşı mecburi göç planı
uygulanmadan da dışarıda yaşayan Ermenileri yerleştirmek mümkündü. Ancak
Ermenilerin amacı Türksüz bir Ermenistan kurmak idi. Dışarıda yaşayan
Ermenilerin Ermenistan’a göç ettirilmesi için uygun ortam 1943’de Tahran
konferansında ortaya çıktı. Ermeni diasporası Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı
Molotov’a müracaat ederek İran’da yaşayan Ermenilerin Ermenistan’a göç etmeleri
için izin istedi. Molotov Stalin’le görüştükten sonra izin verildi. Bu konuyla
ilgili olarak SSCB Bakanlar Konseyi 23 Aralık 1947 tarih, 4083 No’lu
“Ermenistan SSCB’den köylülerin ve başka Azerbaycanlı ahalinin Azerbaycan
SSCB’nin Kur ve Aras ovalığına göç ettirilmesi hakkında” ve 10 Mart 1948 tarih,
754 No’lu “Göç ettirmenin şartları hakkında” iki karar verdi.[50]
SSCB Bakanlar Konseyinin kararı gereğince Azerbaycan Türkleri üç aşamada-
1948’de 10 bin, 1949’da 40 bin, 1950’de ise 50 bin kişi göç etmeli idi. Toplam
100 bin kişinin göç ettirilmesi planlanmıştı. Bu karara karşı Azerbaycan
hükümetinden hiç kimse itiraz etmedi, sadece Bakanlar Konseyi Başkanı Kuliyev
Molotov’a mektup yazarak Ermenistan’dan göç ettirilen Azerbaycan Türklerinin
Kur, Aras ovalığına değil, coğrafi bakımdan onların yaşadıkları ortama daha
uygun olan Azerbaycan’ın kuzey bölgelerine veya Bakü’ye yakın yerlere göç
etmelerine izin verilmesini istedi. Ancak Kuliyev’in bu mektubu cevapsız kaldı
ve Azerbaycan hükümeti 14 Nisan 1948 tarih ve 455 Nolu kararı ile SSCB Bakanlar
Konseyinin kararlarını uygulamaya koydu.
1 Kasım 1948’e kadar Ermenistan’dan
Azerbaycan’a 7747 kişi göç ettirildi. Aynı yıl 2384 kişiden oluşan 429 aile de
kendi başına Ermenistan’ı terk ederek Azerbaycan’a geldiler. Aralık ayına kadar
ise toplam 11007 kişi Azerbaycan’a göç etti. Göçmenleri Azerbaycan’da
barındırmakta bazı sorunlarla karşılaşan hükümet SSCB Bakanlar Konseyine
müracaat ederek 1949’da 12–15 bin kişinin göç ettirilmesini istedi. Ermenistan
hükümeti ile görüştükten sonra 1949 yılında toplam 15713 kişinin göç
ettirilmesi konusunda anlaşma sağlandı. Bunlardan 5420 kişi ilkbaharda, 10293
kişi ise sonbaharda göç ettirilmeli idi. Ancak SSCB Bakanlar Konseyi taraflar
arasında varılmış anlaşmaya itiraz ederek 1949’da toplam 40 bin kişinin göç
ettirilmesini talep etti ve konuyla ilgili Bakanlar Konseyine rapor verilmesini
istedi. Kuliyev, SSCB Bakanlar Konseyi Başkan Yardımcısına müracaat ederek
ciddi sorunlarla karşılaştıklarını ve 1949 yılında toplam 10 bin kişinin göç
ettirilmesini rica etti. 1953’e kadar devlet 53 bin
kişiyi Azerbaycan’a göç ettirdi. Bir o kadar da kendi başına göç ederek
Azerbaycan’a yerleşti.[51]
Göçmenleri yerleştirmek için Azerbaycan’da hiçbir altyapı işleri
tamamlanmamıştı. İnsanların barınacak yerleri ve yiyecekleri yoku.
Stalin’in ölümünden sonra göç durduruldu ve
daha sonra göç edenlerin bir çoğu geriye dönmeye başladı. Arşiv belgelerine
göre Ermenistan’dan Azerbaycan’a 100 bin kişi değil 144.654 kişi göç
ettirilmiştir.[52] Göç
ettirilen bu insanların yaklaşık 1/3’i açlık ve hastalık gibi nedenlerden
hayatını kaybetmiştir.[53]
Zorla göç ettirilen 144.654 kişiden hiç biri Karabağ’a sokulmadı. Göçmenlerin
bazıları Karabağ’a yerleşmek isteseler de devlet güç kullanarak onları geri
götürdü. Örneğin, birkaç aile Martuni ilinin Gişi ve Hunuşnak köyünde
yerleşseler de Azerbaycan Göç Ettirme Komisyonunda üst düzey görevlerde bulunan
Ermeniler onları zorla çıkardılar.
1949’de göç süreci başlayınca Abovyan
Üniversitesinin Azerbaycan Türkçesinde eğitim veren dört fakültesi, bir yüksek
okul, yüzlerce ortaokul ve lise kapatıldı.[54]
Bununla Türklere ait ne varsa yok edilmeye çalışılıyordu.
Ermenistan’dan Azerbaycan’a göç ettirilmiş
insanların yaklaşık %45’i Stalin’in ölümünden sonra geri döndü. Hükümet ve
yerel yönetim geri dönen insanlara elinden geldiği her türlü haksızlıkları
yapıyor, yerleşme ve barınmalarına engel oluyordu.
1948-1953’de Azerbaycan Türklerinin zorla göç
ettirilmesi olayını değerlendirirken şu sonuçları çıkarabiliriz; amaç, nüfus
sayısını arttırmak değil, Azerbaycan Türklerini tamamen göç ettirmek veya hiç
değilse sayılarını çok aza indirmek, Azerbaycan Türklerine ait okul, lise,
yüksek okul, üniversite, kültür merkezi ve başka sosyal faaliyet merkezlerini
kapatmaktı.
Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesinin
Ocak 1975 tarihli genel toplantısında konuyla ilgili sunulan raporlarda
Azerbaycan Türklerinin boşalttığı 476 köye Ermenilerin yerleştirilmediği ve bu
köylerin boş kaldığının[55]
gösterilmesi bu iddiayı doğrulamaktadır.
Ermenistan hükümeti 1988’e kadar Azerbaycan
Türklerine karşı her tür baskı araçlarını kullanmıştır. 1960’lı yıllara
gelindiğinde ise Erivan ve Ermenistan’ın bütün illerinde yüksek görevlerde bulunan
Azerbaycan Türklerini kanunsuz olarak işten çıkarılma süreci başladı.[56]
1965’de Ermenistan hükümeti Moskova’dan sözde Ermeni soykırımının 50.
yıldönümünü anmak için izin aldı. 24 Nisan’da 400 bin kişinin katıldığı
mitingde “Batı Ermenistan (yani Anadolu) Bizim Olmalıdır!”, “Dağlık Karabağ
Bizimdir!”, “Nahçivan Ermenistan Toprağıdır! sloganlarıyla Azerbaycan ve
Türkiye’ye karşı gösteriler yapıldı.[57]
Bu tarihten itibaren hükümetin ve Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı
baskıları daha da arttı. Her yıl düzenlenen anma törenlerinde Ermeni gençleri
Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bazı köylere hücum ederek taraflar arasında
ciddi sorunlara neden oluyorlardı. Ermenilerin iddia ettiği gibi Karabağ harekâtı
1980’li yılların ikinci yarısından sonra Gorbaçov yönetiminin uyguladığı glasnost
(açıklık, aleniyet) ve perestroyka’nın (yeniden yapılanma) politikasının
sonucu değildir. Taşnak Komitelerinin Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı uyguladığı
politika Sovyet Ermenistan’ın resmi politikası olmuştur. 1988’e kadar Ermenistan’da
Azerbaycan ve Türkiye düşmanlığını anlatan yüzlerce kitap basılmıştır. Hatta
ortaokul ve lise tarih kitaplarında sözde Ermeni soykırımından bahsedilmiş,
Türklerin Ermenileri katlettiği ifade edilmiştir. Ermeniler “mets yegern”
(büyük katliam) konusunu Ermenistan Sovyet ansiklopedisinde daha geniş
olarak ele almışlardır. Nitekim ansiklopedinin bütün ciltlerinde Türkiye’de
Ermenilerin yaşadığı köylerin adı verilmiş ve köy sakinlerinin Türkler
tarafından katledildiği yazılmıştır.[58]
1960’lı yıllardan başlayarak Ermenistan hükümeti gayrı-resmi olarak Ermeni
yazarları ve tarihçilerini 1918–1920 Taşnak hükümetinin Ermenistan’ın milli
devlet kurumu ve Karabağ’ın Ermeni toprakları olduğu propagandasını yapmaları
için örgütledi. Ermeni hükümetinin örgütlediğini iddia ediyoruz, çünkü o
zamanlar merkez ve yerel yönetimin izni olmadan hiç kimse bu işe kalkışamazdı,
kalkışsa bile başarılı olamazdı.
1976’da Sovetakan Grakanutyun (Sovyet
Edebiyatı) dergisinin 8. sayısında editör Stepan Kurtikya’nın “Milli
Özgürlük Mücadelesinin Vakayinamesi” adlı bir makalesi yayınlandı.
Kurtikyan, Taşnaksutyun hükümetinin iki yıllık iktidarının Ermenilerin özgürlük
mücadelesinin şerefli sayfası olduğunu, Sovyet hükümetinin ise Ermenilerin
bağımsızlık tarihini silmeye çalıştığını ifade etmişti.[59]
Makale büyük yankı uyandırdı, Ermenistan Komünist Partisi Merkez komitesinde
tartışıldı ve Kurtikyan “ciddi” bir şekilde eleştirildi.
1980’li yılların başlarından itibaren
Ermenistan’ın ayrı-ayrı bölgelerinde Azerbaycan Türklerine karşı saldırılar
başladı. 24 Nisan 1983’de Zengibasar’da (Masis) bir gurup Ermeni Türklerin
düğününü basarak birçok insanı yaraladılar. Ermeniler, Türklerin mezarlarını
dağıtmaya başladı. Bu olayı Zengibasar Emniyet Müdür Yardımcısı Anastas
İskenderyan organize etmişti. Ermenilerin bu tutumu ciddi karışıklığa neden
oldu. İtiraz seslerini duyurmak için Zengibasar’ın Türk ahalisi
Türkiye-Ermenistan sınırına toplanarak sınır hattını geçmeye çalıştılar.
Moskova’nın müdahale etmesiyle olayların karşısı alındı. Olayların sorumlusu
olarak Zengibasar Komünist Parti Komitesi Başkan Yardımcısı Türk olan Memmedov
görevinden alındı.[60] Bu olaydan sonra Azerbaycan Türklerine karşı
resmi hükümet dairelerinden ciddi baskılar yapılmaya başlandı. Üst düzey
görevlerde bulunan Azerbaycan Türkleri görevlerinden alındı.
1988-1989’da Azerbaycan Türklerinin Soykırımı
ve Tehciri
1987 sonlarına doğru Karabağ sorununun ortaya
atılmasıyla durum daha da ciddileşti, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri
ciddi tehlikeyle karşı karşıya kaldı. 1987’den başlayarak Ermeniler Karabağ’ın
Ermenistan’a birleştirilmesi konusunu uluslararası gündeme taşımaya başladı. 18
Kasım 1987’de Gorbaçov’un ekonomik danışmanı Abel Aganbekyan Fransa’nın L’Humanite
gazetesine verdiği demeçte Karabağ’ın ekonomik ve siyasi “sorunları” hakkında
bilgi vererek Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi gerektiğini ifade etti.[61]
Aganbekyan’nın bu konuşmasını Avrupa ve Amerika’daki Ermeni gazeteleri
manşetten verdi. Moskova, Aganbekyan’ın verdiği demeçle ilgili açıklama
yapmaktan kaçındı. Bu Ermenileri daha da cesaretlendirdi, artık, Erivan
sokaklarında yapılan mitinglerde sadece Dağlık Karabağ’ın değil, Nahçivan’ın da
Ermenistan ile birleştirilmesi gerektiği bildiriliyordu. 1988’de on binlerce
Ermeni sokaklara çıkarak Sovyet bayrağını yaktılar ve Ermenilerin bölücü
faaliyetlerini eleştirdiği için Pravda (Gerçek) gazetesinin yayınlanmasını
engellediler.
20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Halk
Delegeleri Yüksek Sovyeti, bölgenin Ermenistan’a birleştirilmesi hakkında karar
aldı. Azerbaycan Yüksek Sovyeti bu kararı reddettikten sonra olayların yönü
tamamen değişti. Ermenistan’da yapılan mitinglerde Azerbaycan Türklerinin
derhal ülkeyi terk etmeleri isteniliyordu. Mayıs ayından itibaren Ermeni
silahlı çeteleri Türklerin yaşadığı köylere hücum etmeye başladı. Ermenistan
güvenlik güçleri Türklere yapılan saldırıları önlemektense, çetelerle birlikte
hareket ediyor, Türklerin yaşadıkları köyleri derhal boşaltmalarını istiyordu.
Ermenistan radyo ve televizyonu da gerçek dışı haberler yayınlayarak, etnik
düşmanlığı daha da alevlendiriyordu. Mayıs 1988’den itibaren Azerbaycan
Türklerine karşı yapılan baskılar daha da arttı. Onlara gıda ürünleri ve günlük
tüketim malları satılmıyor, hastanelerde sağlık hizmetleri verilmiyordu. Ermenilerin
baskılarına dayanamayan, Azerbaycan hükümetinden hiçbir destek almayan Türkler,
Azerbaycan’a göç etmek zorunda kaldı. 230 bin[62]
Azerbaycan Türkü yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan zorla çıkarıldı. 1988–1989
yıllarını arasında toplam 214 kişi[63]
Ermeniler tarafında katledildi. 1918 olaylarında binlerce Türkü katleden
Njde’nin anısına Mart 1989’da Gafan’da dikilen anıtın açılış töreninde bir
konuşma yapan Gafan Komünist Parti Başkanı Mkrtçyan şöyle demişti: “...Siz çok
çalıştınız, ancak Ermenistan’dan Azerbaycanlıları çıkaramadınız. Sizin büyük
arzunuzu torunlarınız yerine yetirdi. Şimdi, Ermenistan’da bir kişi olsun bile
Azerbaycanlı kalmamıştır”.[64]
Zengibasar, Vedi, Basarkeçer (Vardenis), Amasya ve Erivan’da yaşayan Türkler
daha zor şartlar altında göç etmek zorunda kaldı. Ermenistan Bakanlar Konseyi
eski Başkan Yardımcısı Arutyunyan’ın elebaşı olduğu silahlı Ermeni çeteleri
köylere hücum ederek evleri yağmaladı, Azerbaycan Türkleri zorla göç ettirildi.
1989’da Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin tamamı Ermenilerin yaptığı
zulme dayanamayarak Azerbaycan’a sığındı.
Sonuç
XIX. yüzyılın başlarından itibaren Azerbaycan
topraklarına yerleşmeye başlayan Ermeniler 1918’de Ermenistan Cumhuriyetini
kurmayı başardılar. İki yıl bağımsız olan Ermenistan 1920’de Sovyetler
tarafında işgal edildi ve Sovyet Ermenistan’ı kuruldu. Hem 1918–1920 döneminde
hem de Sovyet Ermenistan’ı zamanı burada yaşayan Azerbaycan Türkleri zorla göç
ettirildi veya katledildi. Ermeniler “Ermenistan Ermenilerindir” projesinin son
aşamasını 1988’de hayata geçirebildiler. 1948–1953 ve 1988’de Azerbaycan
Türklerinin zorla göç ettirilmesiyle Sovyetler Birliği Anayasasında öngörülen
insan hakları, uluslararası hukuk normları ve milli eşitlik hukuku ihlal
edilmiştir. 1936 SSCB ve Azerbaycan SSC Anayasalarında öngörülen (m.5)
referandum yürürlüğe konmamdan 144.654 kişi göç ettirilmiş, bütün milletlerin
kanun karşısında beraberliği (m. 36) temin edilmemiştir.
Ermenistan bu gün de Azerbaycan Türkleri ve
Türkiye’ye karşı toprak talepleri ileri sürmektedir. Karabağ’ın Ermenistan
tarafından işgal edilmesiyle bir milyondan fazla insan yaşadıkları topraklardan
kovulmuştur.
Ermeni mezaliminin bir başka yüzü olan ve
üzerinde pek durulmayan Azerbaycan Türklerinin yaşadığı katliam konusu gündeme
getirilmeli ve Azerbaycan Türklerinin hak sesi dünya kamuoyuna duyurulmalıdır.
Yıllardır hiç durmadan artan sözde Ermeni soykırım kışkırtmacılığı tarihi
gerçekleri saklamak ve saldırgan tutum sergilemek dışında hiçbir amaca hizmet
etmiyor. Bu nedenle, Ermeni mezalimini unutmamak ve sözde “tarih dersi” vermek
isteyenlere gerçek tarihi anlatmak, bu güne kadar üzerinde pek durulmayan
konularda odaklanmak gerekmektedir. Kuşkusuz, bu araştırmalar salt araştırma
olarak kalmamalı daha sistematik çalışmalara da ön ayak oluşturabilmesi için
çaba sarf edilmelidir.
[1] Azerbaycan cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ’in 26 Mart 1998 tarihli kararnamesi
gereğince, Ermenilerin Mart 1918’de Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları
katliamı soykırım olarak tanımlamış ve 31 Mart Azerbaycan Türklerinin soykırımı
anma günü olarak kabul edilmiştir. İ.
Veliyev ve b. Deportasiya, Bakü, 1998, Azerbaycan Ansiklopedisi
Yayınevi, s. 17.
[2] İ. Memmedov ve S. Asadov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve Onların Acı Kaderi, Bakü, Azerbaycan Yayınevi,
1992, s. 8.
[3] Esat Uras, Tarihte
Ermeniler ve Ermeni Meselesi,
İstanbul, 1987, Belge yayınları,
s. 3–4.
[4] Şenol Kantarcı, Ermeni Sorunu: “Ezilmiş Millet Kimliğiyle Meselenin
Psikolojik Boyutu, Yeni Türkiye,
Ocak-Şubat 2001, Yıl 7, Sayı 37, s. 510.
[5] Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I, 1906–1918, Ankara,
T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi
Daire Başkanlığı, Yayın
No:23, s. 3.
[6] M. Hakkı Çaşın, “Ermenistan
Silahlı Kuvvetleri”, Avrasya Dosyası,
Cilt: II, Sayı: 4, (Sonbahar 1995–1996), s. 48
[7] Ünlü Rus tarihçisi B. Piotrovski Urartu devletinin bir Ermeni devleti
olmadığını iddia etmektedir. Piotrovski’ye göre MÖ. IX. yüzyılda Ermeniler veya
Ermeni soyundan olan bir kabile Urartu’nun zayıfladığı zaman hücum ederek işgal
etmiş ve oraya yerleşmişlerdir. Birçok tarihçi de Piotrovski’nin iddialarını
kabul etmektedir.
[8] Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: F. Memmedova, Azerbaycan’ın
Siyasi Tarihi ve Tarihi Coğrafyası, Bakü, 1993, Azerbaycan Devlet
Yayınevi.
[9] Ayvazyan, İstoriya Rossii.., s-34-77.
[10] Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: Kolıbel Çeloveçestva-na Territorii
İstoriçeskoy Armenii; http://www.azg.am/_RU/20020108/2002010817.shtml
[11] Vartan Khaçaturyan,
“Stanovlenie Armyanskikh Koloniy v Rossii”, Planeta
Diasporı, Moskova, 2000, No: 1–2, s. 85.
[12] Hebib Rehimoğlu, Silinmez
Adlar, Aağalmaz Yaralar, Bakü 1997, s. 13.
[13] Araz Aslanlı, Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu, Avrasya Dosyası,
İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1, s. 394.
[14] İsmayılov, Azerbaycan XIX-XX. yüzyılın Başlarında, Derleyen: İgrar Aliyev, Azerbaycan tarihi,
Bakü, 1993, Bilim Yayınevi, s. 204.
[15] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo Naroda,
Erivan, 1972, Hayastan Yayınevi, s. 6.
[16] Memmedov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve..., s. 5-16.
[17] Aralık ayı Rusça’da Dekabr demek. İsyan Dekabr ayında çıktığı için
isyancılara Dekabristler deniliyordu.
[18] T. Veliyev ve.b, Azerbaycan
Tarihi, Bakü, Maarif Yayınevi, 1998, s. 12.
[19] Rehimoğlu , Silinmez Adlar..., s. 18-19.
[20] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s. 64.
[21] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s. 65.
[22] Şavrov, Novaya Ugroza
Russkomu Delu v Zakavkasye: Predstoyaşaya Rasprodaja Mugan İnorodtsam,
Petersburg, 1911, ss. 59–61. Aktaran: S. Asadov, Ermenistan
Azerbaycanlılarının Tarihi Coğrafyası, Bakü, Gençlik Yayınevi, s. 26.
[23] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s. 71.
26 Parsamyan, İstoriya Armyanskogo...,
s 80.
[25] Rehimoğlu , Silinmez Adlar..., s. 62.
[26] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s 66.
27 Hasan
Nifteliyev, 50 Yıl Önce Azerbaycanlıların Ermenistan’dan Deportasiyası Başladı,
Derleyen: Veliyev , Deportasiya, s. 309
[28] Memmed Seid Ordubadi, Kanlı Yıllar, Bakü, 1991, s. 8–9.
[29] Gerard J. Libardian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı,
Çev; Alma Taşlıca, İstanbul, 2000, İletişim Yayınevi, s.117.
[30] Batı Azerbaycan Türkleri konusunda daha geniş bilgi almak içim
Bakınız: Derleyen: Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının ...,
ss. 28–30.
[31] Ordubadi, Kanlı...,
s 126-130.
[32] Rehimoğlu , Silinmez Adlar..., s. 30.
[33] Eldar İsmayılov, Azerbaycan Tarihi, Bakü, 1995, Öğretmen
Yayınevi, s. 5.
[34] Ayvazyan, İstoriya Rossi..., s. 487.
[36] Arzumanlı, 1918 Katliamı..., s. 59.
[37] Arzumanlı, 1918 Katliamı..., s. 61.
[38] Z. Korkodyan, Sovyet Ermenistan’ın Nüfusu. 1831-1931,
s.184. Derleyen: Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının ..., s.
35.
[39] A. Lalayan, İstoriçeskie
Zapiski, Cilt 2, 1938, s. 80.
[40] Memmedov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve..., s. 35.
[41] Bu sayı kesin verilere dayanmamaktadır. Kordokyan, 1922’de göçmenler
geri döndükten sonra Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayını 72.
596 kişi olarak göstermiştir.
[42] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi..., s. 49.
[43] Memmedov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve..., s. 36.
[44] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi..,
s. 50
[45] İ. Veliyev , Deportasiya, s. 386
[46] Nazim Mustafa, Ermeni Sahtekârlığı-Ermeni
İhaneti, Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s. 155.
[47] Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: Emir Guliyev, Göçürülme (1948–1953),
Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s. 210.
[48] Veliyev, Deportasiya, Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s. 78.
49 Yurii
Pompeev, Krovavıy Omut Karabaxa, Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1992,
s.19-20.
[50] Guliyev, Göçürülme..., s. 210.
[51] Memmedov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve..., s. 49
[52] Zakir Serdarov, En Büyük Tarihi Adaletsizlik, Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s. 279
[53] Memmedov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve..., s. 49
[54] Atahan Paşayev, Göçürülme, Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s. 67.
[55] Memmedov, Ermenistan
Azerbaycanlıları ve..., s. 50.
[56] Sadece
Amasya ilinde 1988’e kadar İl Komünist Parti Başkanı Azerbaycan Türkü olmuştur.
Son Başkan ise Yıldırım Bağırov idi. Bağırov, 1988 Aralık
depremine kadar Amasya ili Komünist Partisi Genel Sekreteri olarak çalıştı.
Kendisine karşı birkaç defa suikast edilse de, hafif bıçak yarası alarak
kurtara bilmiştir. Amasya ilinde yaşayan
Azerbaycan Türklerinin güvenli bir şekilde Azerbaycan’a ulaşmalarını
sağlamıştır.
[57] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi..., s.55
[58] H. Cabbarlı, Rusya’da Ermeni Diasporası: Oluşumu ve Faaliyetleri, Ermeni
Araştırmaları, Ankara, Eylül-Ekim-Kasım, 2001, Sayı: 3, s. 141.
[59] Taşnaksutyun Partisinin tarihi için bakınız: Eduard Oganesyan, Vek
Borbı, Moskova, 1991, Feniks Yayınevi,
s. 19.
[60] Rehimoğlu , Silinmez Adlar..., 82
[61] Pompeev, Krovavıy Omut..., s. 20.
[62] United Nations Development Programme, The Report on the Status of
Women of Azerbaijan Republic, p.51
[63] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi..., s. 61.
[64] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi..., s. 62.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder