Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ocak 2012 Pazar

Geçmişten Günümüze Batı Azerbaycan (Ermenistan) Türkleri


Dr. Hatem Cabbarlı, Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı

Giriş                                                                                                    

Ermeni diasporası ve kimi çıkar guruplarının son zamanlarda sıkça gündeme getirmeye çalıştıkları sözde soykırım iddiaları, neredeyse üzerinde tartışılır tek konu haline gelmiştir. Oysa bu çalışmada da üzerinde durulacağı gibi, geçmişten günümüze Ermenilerin Türklere yönelik mezalimi konusunda hâla tartışılmayan birçok olay vardır. Bunlardan biri, hiç kuşkusuz Ermenilerin Batı Azerbaycan Türklerine yönelik yaptığı soykırımdır.[1]
Batı Azerbaycan Türklerinin tarihi ve kültürü 1990’lı yıllara kadar araştırma konusu olmamıştır. Bu durum büyük ölçüde Erivan’ın 1828’e kadar Azerbaycan’ın kuzey sınırında bulunan bir hanlık olması ve fazla öğrenilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra Erivan Hanlığı’nın Çarlık Rusya’sı tarafından 1828’de işgal edilmesiyle bu eyaletin coğrafi ve stratejik önemi ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 100 yıl Çarlık Rusya’sının kontrolünde kalan Erivan eyaleti hakkında sömürgecilik anlayışıyla bazı araştırmalar yapılsa da bölgenin tarihi geçmişi konusunda geniş bir çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada Batı Azerbaycan Türklerinin yaklaşık 200 yıllık tarihine kısaca değinilecek, günümüze kadar olan gelişmeler değerlendirilecektir.

Öncelikle Batı Azerbaycan ve İrevan (Erivan) terminolojilerine açıklık getirmekte fayda vardır. Rusya, 1828’de Azerbaycan’ın kuzeyini işgal ettikten sonra Azerbaycan Güney ve Kuzey olarak ikiye bölündü. Kuzey Azerbaycan topraklarında (Erivan Hanlığında) 1918’de Ermenistan Cumhuriyeti ve 1920’de Sovyet Ermenistan’ı kuruldu. İrevan kelimesi ilk defa VII. yüzyıl kaynaklarında kullanılmıştır. Ermeni kaynaklarında Erebuni olarak tanınan coğrafi bölgenin İrevan olduğu iddia edilmektedir. İrevan, XIV. yüzyılda Azerbaycan idari yönetiminde hanlık, XV. yüzyılda ise idari merkez olarak tanınmıştır.[2]

Batı Azerbaycan tarihi başlı başına bir araştırma konusu olduğu için bu çalışmada XIX. yüzyılın başlarından itibaren Batı Azerbaycan Türklerinin tarihi araştırılacaktır. 1826–1828 Rusya-İran savaşından önce Erivan Hanlığı hakkında bilgi verilecek, Türkmençay Antlaşması’ndan 1917 Bolşevik devrimine kadar olan sürede buraya Ermenilerin göç ettirilmesi sonucu bölgede demografik durumun değişmesi, Rusya’nın desteği ile Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bölgelerden göç etmeye zorlanmalarının nedenleri araştırılacak, 1918–1920 Taşnaksutyun iktidarı zamanı gelişen olaylara açıklık getirilerek, demografik durum yeniden değerlendirilecek ve son olarak Sovyet Ermenistan’ında 1920-1989 tarihleri arasında Azerbaycan Türklerinin Komünistler ve Taşnaklar tarafından katledilmesine, bu süreç içerisinde 1948-1953’de Türklerin zorla Azerbaycan’a göç ettirilmesinin ve 1988’de Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin son göç aşamasının nedenlerine açıklık getirilecektir.


Batı Azerbaycan ve Mitolojik Ermeni İddiaları 

Ermeni tarihçileri kendi tarihleri konusunda ciltlerle kitap yazmıştır. Ancak bu kitapların Ermenilerin tarihi geçmişi konusunda somut bilgiye, bilimsel ve tarihi olgulara değil, genellikle efsane ve mitolojiye dayanarak yazıldığını söylemek mümkündür. Eski Ermeni tarihçiler, ruhban sınıfından olup, kendilerinden önce yaşamış Yunan ve Asuri tarihçilerinin yazdıkları kitaplardan faydalanmış, bazıları ise yabancı tarihçilerin eserlerini sahiplenmiştir. Ermeniler tarafından Ermeni tarihinin atası olarak tanımlanan Movses Horenatsi (Horenli Movses) Ermeni milletinin doğuş tarihini yazarken tarihte adları belli olmayan, elimize hiçbir eseri ulaşmayan Map İpas Kadina, Larupna ve Bardazan’ın eserlerinden yararlandığını söylemektedir. Ne var ki, başka tarihçilerle birlikte bazı Ermeni tarihçileri de, bunun Movses Horenatsi’nin bir uydurması olduğunu kabul etmektedir.[3] Ermenilerin yazılı bir tarihe sahip olmaları tartışılmaya açıktır. Ermeni tarihçileri genellikle Horenatsi’nin “Historie de  L’Armenie”, Tridate III, Urfalı Mathie’nun “Kronoği” ve Thomas Ardzouni’nin “Historie des Ardzrouni” ve Nadir Şah döneminden bahseden “Livre d’Histories” kitaplarını kaynak olarak göstermektedir.[4] Ermeni tarihçilerin birçoğu kendilerinin Kafkasya’nın yerli ahalisi olduklarını vurgulamaktadır. Aslında mevcut bütün veriler Ermenilerin Kafkasya’nın yerlisi olmadığını göstermektedir.

Genellikle, edebiyatta Ermenilerin hangi coğrafyada yaşadıkları ve hangi ırka mensup oldukları konusunda kesin bilgiler yoktur ve bu konu tartışmaya açıktır. Ermeniler tarih boyunca başka devletler tarafından yönetilmiş ve onlara hizmet etmiştir.[5]

Bazı araştırmacılar ise Ermenistan diye adlandırılan coğrafyada bilahare Ermeni diye anılan millet tarafından iskân edilmediği, ülkede başka bir ırka mensup değilse bile, Ermenice’den başka bir dil konuşan milletin yaşadığını iddia etmektedir.[6] Tarihlerini MÖ XVII-XX. yüzyıla kadar dayatma kompleksi içinde olan Ermeni tarihçilerden Ayvazyan, kendilerinin “4000” yıllık tarihini yazmış, ancak nedense sadece Urartu devleti konusunda geniş bilgi vermiştir. Acaba, 4000 yıllık bir tarihi olan millet sadece Urartu devletini mi kurmuştur? Ermeni bilim adamları Urartu devletinin kendilerine ait olduğunu iddia etseler de bir çok tanınmış tarihçi bunun aksini iddia etmektedir.[7]

Ermeni tarihçileri MÖ III. yüzyılda kurulmuş Alban devletinin de Ermeni devleti olduğunu iddia etmektedir. Her ne kadar Alban devleti hakkında yazılı kaynaklar günümüze Ermeni dilinde ulaşsa da bu, Albanya’yı Ermeni devleti olarak kabul etmemiz için yeterli bir gerekçe değil. Tarihi kaynaklarda Albanya’da Kheçmatakalar, İjimakhlar, Gluarlar ve Gatlarla birlikte Türk soyları olarak bilinen Savirler, Hazarlar, Bulgarlar ve Barsillerin yaşadıkları bildirilmesine rağmen, Ermenilerin kendilerini tanıttıkları gibi Hay ve Armin soyundan bahsedilmemektedir. Azerbaycan’ın eski çağ tarihçisi olarak tanınmış Feride Memmedova Ermenilerin bu iddiasını “Azerbaycan’ın Siyasi Tarihi ve Tarihi Coğrafyası” adlı kitabında tamamen çürütmüştür.[8] Memmedova’nın kitabı yayımlandıktan sonra Alban tarihi üzerine araştırma yapanlar için yeni bir bakış açısı ortaya çıkmış ve Ermenilerin ileri sürdüğü teorilerin yanlış ve çarptırılmış olduğunu kanıtlamıştır.

Özellikle son yıllarda Ermeni tarihçiler kendi tarihlerini inanılmaz derecede abartarak, dünya medeniyetini - yazıyı, astrolojiyi, bakır ve demir madenciliğini Ermenilerin keşfettiğini kanıtlamaya çalışmaktadır.[9] Hatta dünyada insan hayatının başlangıcının Gökçe (Sevan) gölünden geldiği iddia etmektedirler.[10] 

XIX. Yüzyılın Başlarında Erivan Hanlığında Siyasi Durum

XVII. yüzyıldan başlayarak Çarlık Rusya’nın dış politikasında sıcak denizlere inme politikası ivme kazandı. Özellikle, Rusya’nın Kafkasya’ya yönelik politikası büyük önem taşıyordu. Rusya’nın amacı Kafkasya’yı işgal etmek, burada Osmanlı ve İran’a karşı Hıristiyan bir devlet kurmak idi. Kafkasya’da bir Ermeni devleti kurma çabaları I. Petro zamanında başladı. Rusya, Kafkasya’ya yerleşme planında Ermenilere büyük önem veriyordu. Nitekim Ermeni tüccarı Hoca Zakhar Sagradyan 1659’da elmas ve başka değerli hediyelerle Rusya’ya giderek Çar’la Ermeni tüccarlara sağlanacak kolaylıkların şartlarını görüşmüş ve 1667’de bu konuda bir anlaşma imzalanmıştı.[11]

1699’da ise İsrail Ori, Ermeni zenginlerini toplantıya çağırarak Ermeni tüccarların ekonomik durumunu görüşüyor ve bu toplantı sonucunda Rusya’nın Ermenilere yardım etmesi için I. Petro’ya müracaat edilmesine karar veriliyor. 1701’de I. Petro Ori’yi kabul ederek onlara elinden gelen her türlü yardımı yapacağına söz verdi ve 1724’de Ermenileri kendi himayesine alması hakkında kararname imzaladı.[12] Sadece I. Perto değil, selefleri de Kafkasya’da Ermeni devleti kurmak için çaba sarf etmiştir. 19 Mayıs 1783’de Grandük G. A. Potyomkin II. Katerina’ya yazdığı mektupta Ermeni devleti kurmak için fikirlerini şöyle ifade etmişti: “Fırsat bulunca Karabağ’ı hemen Ermenilerin kontrolüne vermek ve böylece Asya’da bir Hıristiyan devleti kurmak için gerekenleri yapacağız”.[13]

Rusya Kafkasya’ya sahip olmak için XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yeni askeri operasyonlara başladı. 1801’de Doğu Gürcistan’ı işgal eden Rusya’nın Kafkasya’ya yerleşmesi, sadece Osmanlı ve İran’ı değil, aynı zamanda İngiltere ve Fransa’yı da rahatsız ediyordu. İngiltere ve Fransa, Rusya’ya karşı savaşta İran’ı destekleyeceğini bildirdi. Bunun üzerine Avrupa devletlerinin desteğini aldığına inanan İran, Haziran 1804’de Rusya’ya savaş ilân etti. Rus ordusu 1804’de Erivan üzerine yürüdü. Birkaç ay devam eden savaş sonucunda General Sisianov Tiflis’e geri çekilmek zorunda kaldı. 1813’e kadar devam eden savaş sonucunda 12 Ekim 1813’de taraflar arsında Gülistan Antlaşması imzalandı. Antlaşma sonuçlarına göre Erivan ve Nahçivan Hanlıklarından başka Kuzey Azerbaycan da Rusya tarafından işgal edildi.[14]

Erivan Hanlığı 1826 Rusya-İran savaşına kadar Azerbaycan’ın bir eyaleti olarak kaldı. Hanlık 15 bölgeye ayrılmıştı: Kırkbulak, Zengibasar, Gernibasar, Vedibasar, Şerur, Sürmeli, Derekent-Parçenis, Saatlı, Talin, Seyitli-Akhsalı, Serdarabad, Karpibasar, Abran, Dereçiçek ve Gökçe. Bölge yöneticisi-Mirbölük Erivan Hanı tarafından tayin ediliyordu.

Erivan’ın Ermenilere ait olduğunu iddia eden Ermeni tarihçileri Erivan Hanlığının yönetim şeklini anlatırken Ermeni terimleri değil, Türkçe terimler kullanması çok ilginçtir. Örneğin, Ermeniler, şehir yöneticisine-darug, yardımcılarına ise yüzbaşı ve çavuş, pazarları kontrol edene pazarbaşı[15] diyorlardı. Ancak bu kelimelerin hiç biri Ermenice değildir.

Ermeni Piskoposu Hovannes, 1410’dan 1827’ye kadar Erivan Hanlığının 49 Azerbaycan Türkü olan Hanlar tarafından yönetildiğini belirtmiştir. Bu bilgiler Ermeni Sovyet Ansiklopedisi’nde de yer almaktadır.[16]

Gülistan Antlaşması’nın şartlarını kabul etmeyen İran, 1826’da Rusya’da Dekabristlerin[17] isyan etmeleri sonucunda siyasi görüş ayrılığının ortaya çıkacağını düşünerek 16 Temmuz 1826’da savaşa başladı. İran, savaşın ilk aylarında bazı başarılar elde etse de Rus ordusu karşısında dayanamayarak geri çekildi ve taraflar arasında 10 Şubat 1828’de Türkmençay Antlaşması imzalandı. Gülistan Antlaşması ile Kuzey hanlıklarını kaybeden İran, Türkmençay Antlaşması’yla Erivan ve Nahçivan Hanlıklarını da kaybetti. Böylece, Rusya Kafkasya’nın işgalini tamamladı.

İşgal Sonrası Durum: Ermeni Göçü ve Yönetim Değişikliği

Türkmençay Antlaşması Azerbaycan Türkleri için yaklaşık 200 yıllık bir ayrılığının değil, aynı zamanda onların yüzyıllardır yaşadıkları ata yurtlarından zorla göç ettirilmesinin de başlangıcı oldu. Türkmençay Antlaşması şartlarına göre Erivan ve Nahçivan Hanlıkları Rusya’ya verildi. Barış antlaşması imzalandıktan hemen sonra İran’da yaşayan Ermeniler Erivan hanlığına göç etmeye başladılar. Bunun için onlara her türlü kolaylık sağlanıyordu. Türkmençay Antlaşması’nın XV. maddesine göre İran Ermenilerinin Erivan Hanlığı’na göç ettirilmesine kolaylık sağlıyordu. Antlaşmanın XV. maddesinin şartlarına göre “Şah Hazretleri... Azerbaycan eyaletinin bütün ahalisini ve memurlarını tamamen affeder. Bundan başka o, memur ve sakinlere bu günden başlayarak kendi ailesiyle İran vilayetinden Rusya’ya serbestçe geçmek, hükümet ve yerel yönetimin hiçbir engeli olmadan onların satılık malına, yük ve eşyalarına her hangi gümrük ve vergi alınmadan menkul emlâkını götürmek için bir yıl süre veriliyor. Gayrimenkulları ise satmak veya onun hakkında karar vermesi için beş yıllık süre tanınıyordu.”[18] Bununla da Ermenilerin Kafkasya’ya göç etmelerine hukuki dayanak sağlanmış oldu.    

İran’ın Rusya ile savaşta yenilgiye uğraması Batı Azerbaycan Türkleri tarihini değiştirdi. Savaş meydanında olan Türklerin yaşadığı 420 köy harabeye döndü. Bu köylerin birçoğu Rus ordusu ile işbirliği yapan Ermeni çeteleri tarafından yağmalandı. Kırkbulak’ta 32, Zengibasar’da 8, Gernibasar’da 48, Vedibasar’da 33, Derekent-Parçenis’de 8, Saatlı’da 5, Talin’de 35, Serdarabad’ta 9, Karpibasar’da 12, Abaran’da 60, Dereçiçek’te 33, Gökçe’de 90 ve Dereleyez’de 46 köy haritadan silindi. Bu bölgelerde boşaltılan Türk köylerinin dışında 105 köye ise İran’dan göç eden Ermeniler yerleştirildi.[19]

Rusları kendilerinin kurtarıcısı olarak karşılayan Ermeniler, gönüllülerden oluşan silahlı birlikler kurarak Rus ordusu ile birlikte İran ve Osmanlıya karşı savaştı.[20] Kafkasya’nın işgal edilmesinden sonra Çarlık Rusya’nın güney sınırlarının güvenliğini sağlamak için Kafkasya Ordusu Baş Kumandanı General Paskeeviç Aras sahili boyu, Pembek-Şoragel’e ve Gökçe gölü sahiline Rusları yerleştirmek için 5 Ocak 1829’da Çar’a mektup yazarak izin istemişti.[21] Ama bu plan hayata geçmedi ve Rusların yerine İran ve Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Ermeniler Erivan Hanlığına, Nahçivan ve Karabağ’a göç ettirildi. Ermenilerin Kafkasya’ya göç ettirilmesi ile uğraşan Rus subayı Şavrov konuyla ilgili olarak şöyle yazmıştı. “1826–1828 savaşından sonraki iki yılda Kafkasya’ya 40 bin İran Ermenisi, 84600 Osmanlı Ermenisi göç ettirilmiş ve onlar Ermeni milletinin çok az olduğu Yelizavetpol (Gence) ve Erivan eyaletlerine yerleştirilmiştir. Şimdi (1830’da) Kafkasya’da yaşayan 1.300.000 Ermeninin bir milyonu buranın yerlisi değildir ve sonradan bölgeye göç ettirilmiştir”.[22] Ermeni araştırmacıları da Ermenilerin Kafkasya’ya göç ettiklerini onaylamaktadır. Örneğin, tarihçi Vardan Parsamyan konuyla ilgili olarak 1829-1830’da Erzurum, Kars ve Beyazıt’tan Kafkasya’ya 90 bin Ermeni göç ettiğini ifade etmektedir.[23]

Türkmençay Antlaşması imzalandıktan hemen sonra Çar Antlaşmayı onayladı ve 21 Mart 1828’de Erivan’da yönetim sistemini değiştirerek Ermeni eyaletinin kurulması için kararname imzaladı. Eyaletin yönetimi Tuğgeneral Aleksandr Çavçavadze’ye verildi. Yönetim üyeliğine ise biri Azerbaycan Türkü, biri de Ermeni olmak üzere iki subay atandı. Ermeni eyaleti aynı zamanda Erivan ve Nahçivan vilayetine ve Ordubad bölgesine (okrug) ayrıldı. Eski yönetim organları aradan kaldırıldı, Erivan, Nahçivan ve Ordubad’da polis yönetimi uygulanmaya kondu, mahkemeler kuruldu. Nahçivan ve Ordubad’da savaş zamanı Ruslara yardımcı olan bazı Beylerin yönetimine devam edildi, ancak onların yardımcıları ve danışmanları Rus subayları idi. 1828’de başlayan ıslahatlar tamamen uygulanmadı ve Rusya’nın beklediği sonuçları vermemesi üzerine Rus hükümeti 23 Haziran 1833’de kabul ettiği yeni yönetim şeklini uygulamaya koydu. Erivan eyaleti, Erivan, Şerur, Sürmeli ve Serdarabad olmak üzere dört bölgeye bölündü. Nahçivan ve Ordubad yönetimi Türk Beylerin yönetiminde kalsa da diğer bölgelerin yönetimi yine de Rus subaylarına verilmişti.[24]

Türkmençay Antlaşması sonucu Ruslar Kafkasya’ya yerleştikten sonra Osmanlı ile ilişkilerinde ciddi sorunlar ortaya çıktı. Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası Osmanlıyı rahatsız ediyordu. Avrupa devletleri de Rusya’ya karşı Osmanlıyı destekliyordu. Rusya’nın sıcak denizlere inmesi Avrupa devletlerinin Orta Doğu politikasına ters düşüyordu. Nisan 1828’de Osmanlı-Rus savaşı başladı. Osmanlı iki cephede-Balkanlar ve Kafkasya’da savaşıyordu. Savaş zamanı Rus ordusuna yardım eden, silahlı birlikler kurarak Osmanlıya karşı savaşan Ermeniler Erzurum, Kars ve Van’ın Osmanlı’da kalması nedeniyle devlete ihanet ettikleri için Rusya’nın kontrolünde kalan Erivan eyaletine, Gürcistan’a ve Azerbaycan’a göç etmeye mecbur oldu.
Erivan Eyaletinin Etnik Yapısı ve 1828 Sonrası Değişiklikler

Erivan, Rusya tarafından işgal edilmeden önce burada 169.155 kişi yaşıyordu ve toplam nüfusun %83,5’i[25] Müslümanlardan oluşmaktaydı. 1829–1831 istatistik verilerine göre işgal sonrası Ermenilerin göç etmeleriyle nüfus sayısı 241.112’ye ulaştı. Artık, Erivan eyaletinin toplam nüfusunun %58,8’i Ermenilerden oluşmaktaydı.[26]     

1916 istatistik verilerine göre Erivan’da toplam nüfusun %48’i, Zengezur’da %53.53’ü, Yeni Beyazıt’ta %42’i Azerbaycan Türkleri oluşturmaktaydı. Sürmelide 45 bin, Dereleyez’de ise 47 bin[27] Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bildirilmektedir. Tabi ki Erivan eyaletinde nüfus oranının Ermenilerin lehine değişmesindeki etkenlerden biri de savaş sonrası Azerbaycan Türklerinin yaşadığı yüzlerce köyün dağıtılması, Osmanlı ve İran Ermenilerinin göç ettirilmesi ve 1905 katliamında Azerbaycan Türklerinin öldürülmesi veya sürülmesidir.

XIX. yüzyılın sonlarına kadar Ermenilerin Kafkasya’ya göçü devam etti. XX. yüzyılın başlarında Erivan eyaletinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayısı hızla azalmaya başladı. Rusya’da yaşanan siyasi gelişmeler Kafkasya’da dikkatle izleniyordu. Başarısız olmasına rağmen özellikle 1905 devrimi büyük yankı uyandırdı ve Ermeniler güçlü bir şekilde örgütlenmeye başladı. Çarlık Rusya’sı Kafkasya’da tutunmak için “böl ve yönet” taktiğini uygulayarak Ermenileri Türklere karşı ayaklanmaya teşvik ediyordu.

1905-1907’de Azerbaycan Türklerinin Katliamı

Osmanlı ve İran Ermenileri Kafkasya’ya ve özellikle Erivan Hanlığına yerleştikten sonra demografik durum onların lehine değişti.  XVIII. yüzyıldan itibaren devlet kurmak için yoğun faaliyete başlayan Ermeniler, uygun ortamı bulmakta zorlanmadı. XX. yüzyılın başlarında Rusya proletaryasının ayaklanması eyaletlerde de büyük yankı uyandırdı. Ermeniler, Çar yönetiminin Kafkasya’da zayıflamasını fırsat bilerek Erivan eyaletinde, Zengezur, Bakü, Şamahı, Gökçe, Mehri, Kafan, Eçmiadzin, Zengibasar ve Karabağ’da Azerbaycan Türklerine karşı savaş açtı, binlerce Azerbaycan Türkü katledildi.
1905 olaylarının tanığı olan ünlü Azerbaycan yazarı Mehmet Seyit Ordubadi facianın baş vermesinin nedenlerini söyle ifade etmektedir:
-Taşnaksutyun komitelerinin diktatör yönetimi uygulaması ve bu nedenle her iki halk arasında silahlı çatışmaların başlaması.
-1905 Rusya devrimi zamanı yerel Çar yönetiminin zayıflaması ve olaylarda Ermenilerin lehine çifte standart uygulaması.
-Müslüman Türk halkın bilgisizliği ve gelişen siyasi olaylardan habersiz olmaları.[28]

Taşnaksutyun Komitelerinin silahlı çatışmalara başlamasının en önemli nedenlerinden biri de Erivan ve civarında yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayısını azaltmak ve burada bir Ermenistan devleti kurmak idi[29]. Silahlı çatışmalar 23 Mayısta başladı ve 31 Mayısa kadar devam etti. Bu çatışmalarda Ermenilerin tarafında olan yerel yönetim Azerbaycan Türklerinin katledilmesine göz yumuyordu.

9 Haziran 1905’de silahlı Ermeni çeteleri Eçmiadzin iline bağlı Tekye köyüne hücum ederek köy ahalisini öldürmüş, çok az insan hayatını kurtarabilmiştir. Birkaç günde Eçmiadzin ilinde 9 Türk köyü yağma edildi ve boşaltıldı. Kafan’da Kerhane, Gatar, Helec, Saldaşlı, İncevar, Daşnov köylerinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin birçoğu öldürüldü, köyler yağmalandı.[30] Gümrü ve civar köylerde yaşayanlar da Ermeni katliamından kurtulamadı. Saggarsu’ya hücum eden Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı demeden insanları öldürmeye başladı. Köy imamı Molla Hasan Efendi Kuranı elinde tutarak Ermenilerin kadın ve çocuklara dokunmamaları için yalvarsa da bir sonuca ulaşamadı. Köy yağmalandı, insanlar katledildi. 1905–1907 katliamından hayatını kurtarabilen insanlar İran’a ve Türkiye’ye göç etti. Silahlı Ermeni çeteleri girdikleri her köyü işgal ederek, Türkleri öldürüyor ve kovuyorlardı. Onların başlıca gayesi bölgede Türklerin sayını azaltmaktı.  

9 Ağustos 1906’da Ermeniler Rus ordusunun desteği ile Okucu-Şabedek köyüne hücum ettiler. Ermeni ve Rus askerlerinin hücumuna birkaç gün karşı koyduktan sonra civar köylerden yardım gelmediği için Okucu-Şabedek köyü boşaltıldı[31].

Ermeni çetelerinin Azerbaycan Türklerine karşı uyguladığı güç politikası sonucunda XX. yüzyılın başlarından itibaren Erivan eyaletinde Türklerin yaşadığı köy ve insan sayısı azaldı. Örneğin, 1886–1897 yılları arasında Erivan eyaletinde Azerbaycan Türklerinin nüfus artışı 40 bin kişi olduğu halde 1906–1916 yıllarında (1886 istatistiklerine göre Ermenilerden 61 bin kişi fazla olmasına rağmen) sadece 17 bin kişi olmuştur.[32]

1905–1906 katliamları sonucu binlerce Azerbaycan Türkü öldürüldü veya göç ettirildi. Ermeni çeteleri ve Rus askerlerinin ortak hareket planı beklenen sonuçları vermese de Erivan eyaletinde birçok Türk köyü işgal edildi. Ermeniler yarım kalmış planlarını 1918’de yeniden hayata geçirmeye başladı.

Kafkasya’da Siyasi Durumun Değişmesi ve 1918 Katliamı

Ekim 1917 devriminin sonuçları Kafkasya’da siyasi durumu kökünden değiştirdi. Bolşeviklerin barış bildirisi ve “Rusya Halklarının Hukuk Beyannamesi” yayınlandıktan sonra Bolşeviklerin Azerbaycan’a karşı tutumu bağımsızlığını kazanması için yardımcı olmayacakları, aksine engel olacakları ortaya çıktı. Buna karşılık Azerbaycan Bolşevikleri Ekim devrimine umutla bakıyordu ve Bakü’de propagandalarına hız verdiler. Azerbaycan’da Bolşeviklerin sosyal desteği zayıftı ve 22 Ekimde Bakü Sovyet’ine yapılan seçimlerde sadece 3770 oy alabilmişti. Azerbaycan’ın siyasi hayatına yeni giren Müsavat Partisi ise toplam oyların yaklaşık %40’ını almıştı.[33] Müsavat Partisinin başarısı Bolşevikleri rahatsız ediyordu. Rusya’nın geleneksel Kafkasya politikasını yeni bir ideoloji perdesi altında hayata geçiren Bolşevikler siyasi altyapı çalışmalarına hız verdi. Özellikle Bakü’nün petrol sanayi merkezi olması nedeniyle Bolşevikler her hangi bir yolla Azerbaycan’ı ele geçirmek ve kontrol altında tutmak istiyordu.

Ermeni Taşnaklar ve Bolşevikler Ekim devriminden hemen sonra Lenin’in imzasıyla “Batı Ermenistan Hakkında” beyanname yayınlanmasını başardılar.[34] Bu, Bolşevik hükümetin Ermeni meselesine olan ilgisinin bir sonucuydu. Beyannamenin imzalanmasından sonra “Büyük Ermenistan” kurulmasında bir engel olarak görünen Erivan eyaleti ve başka bölgelerde yaşayan Azerbaycan Türklerini bölgeden tamamen çıkarmak veya hiç değilse sayılarını çok aza indirmek gerekiyordu. Ekim devriminden sonra Kafkasya’da gelişen siyasi olayları dikkate alan Taşnaklar Erivan, Zengezur ve başka bölgelerde Azerbaycan Türklerine karşı silahlı eylemlere başladı. Birinci Dünya Savaşında Brest-Litovsk Antlaşması gereğince Kafkasya cephesinden geri çekilen Rus orduları silah ve cephaneyi Ermenilere bırakmıştı. Kafkasya’da askeri ve siyasi durum çok ciddi idi ve gelişen olaylar bir merkezden yönetilmiyordu.

5 Mart 1918’de Baku’de ilk silahlı çatışma başladı ve başka bölgelere de yayıldı. Özellikle de Erivan, Zengezur ve Gökçe’de yaşayan Azerbaycan Türkleri için büyük tehlike ortaya çıktı. Antranik’in komutanlığında Ermeni silahlı çeteleri Gökçe’de Çamırlı, Medine, Anağızoğlu, Kışlak, Gulalı, Küsecik, Alçalı, Küçük Karakoyunlu ve Delikardeş köylerine hücum ederek birçok Müslüman’ı katlettiler. Bu katliama katılan Yarbay Vahram “kahramanlığını” şöyle ifade etmişti. “Ben hiçbir şeyin farkına varmadan Basarkeçer ahalisini mahvettim. Ancak bazen kurşunları kullanmak istemiyordum. Bu köpekleri öldürmenin en kolay yolu şudur ki, savaş sonrasında sağ kalanların hepsini kuyuya atıp üzerlerine ağır taşlar atmak gerekiyor ki onlar sağ kalmasınlar. Ben de aynen böyle yaptım. Bütün erkekleri, kadınları ve çocukları kuyulara attım, kuyunun ağzını taşlarla kapatarak onları ölüme terk ettim”.[35]

Ermenistan bağımsızlığını ilan edene kadar Taşnak komitelerinin silahlı birlikleri, daha sonra da resmi hükümet ordusu Azerbaycan Türklerini katletmeye devam etti. Rusya Genel Meclisi, Bolşevikler tarafından dağıtıldıktan sonra Kafkasya üyeleri 23 Şubat 1918’de “Mâverây-ı Kafkas Komiserliği”ni kurdular. Bu Komiserlik Kafkasya’nın yüksek hâkimiyet organı olmalıydı. Ama Mâverây-ı Kafkas Komiserliği üyeleri arasında Kafkasya’nın dış politikası konusunda büyük anlaşılmazlıklar ortaya çıktı. 22 Nisan 1918’de “Kafkasya Bağımsız Federe Devleti” ilân olunduysa da taraflar arasında çekişmelerin devam etmesi üzerine 28 Mayıs 1918’de Ermenistan bağımsızlığını ilan etti ve Taşnaklar 1918’de Kars vilayetinin ve Erivan eyaletinin bir kısmını müttefik ordulardan almayı başardılar.

1918’de Kafkasya konusunda Türkiye, İngiltere ve Almanya arasındaki anlaşmazlığı fırsat bilen Antranik Zengezur’a saldırdı. Hazırlıksız yakalanan köy ahalisi Karabağ, İran ve Erivan’a giderek canlarını kurtarabildi. Eylül ayından itibaren Zengezur üzerine hücumlar yeniden başladı. Rut, Darabe, Agadu ve Bagudı köyleri tamamen dağıtıldı, Arkhalı, Şyagur, Melikli, Pulkent, Şeki, Kızılcık köyleri ise zarar gördü. Bu köylerde toplam 500 kişi Ermeniler tarafından öldürüldü.[36] 1918 sonlarında ise Zengezur’da Azerbaycan Türklerinin yaşadığı 115 köy dağıtıldı. Toplam 7739 kişi olmak üzere 3257 erkek, 2276 kadın ve 2196 çocuk öldürülmüştü.[37] Antranik, Khmbapet Dro ve Hamazasp’ın silahlı çeteleri yüzlerce köyleri yakmış, insanları öldürmüş veya zorla göç ettirmişti. Ağustos 1918’de Iğdır ve Eçmiadzin’de 60 köy Dro’nun silahlı çeteleri tarafından yağmalandı.
1918–1920 Taşnak iktidarı zamanı Ermenistan’da yaşayan 575.000 Azerbaycan Türkünün 565.000’i katledilmiş veya zorla göç ettirilmişti. Bazı Ermeni araştırmacıları da bu verileri onaylamaktadır: “1920’de Sovyet hükümeti zamanı Taşnakların yürüttüğü politika sonucu burada 10.000 kişiden biraz fazla Türk kalmıştı. 1922’de 60.000 göçmen geri döndükten sonra Azerbaycan Türklerinin sayısı 72.596 kişi olmuştur”.[38]

1918-1920’de Azerbaycan Türklerinin katledilmesi veya zorla göç ettirilmesi 1905 katliamının devamı idi. Bu süre zarfında Ermeniler ciddi bir teşkilatlanma sürecine girmiş, silahlanmış ve propaganda faaliyetlerini genişletmişti. 1918’de Ermenistan (Ararat) Cumhuriyetinin kurulmasıyla Ermenilerde milli kimlik ve devlet anlayışı ivme kazandı. İki yıllık (Mayıs 1918-Kasım 1920) Taşnak iktidarı zamanı Azerbaycan Türklerinin % 60’ı öldürüldü.[39] Azerbaycan ve Gürcistan’a karşı savaşan Taşnaklar ülkeyi ekonomik ve siyasi olarak çok kötü duruma düşürdüler. Taşnaklar inatla Gürcistan’dan Borçalı ve Ahılkeleyi, Azerbaycan’dan ise Karabağ, Nahçivan ve Gence eyaletinin bir kısmını talep ediyordu. 1918 katliamı Batı Azerbaycan Türklerine karşı yapılmış katliamın ikinci aşamasını ve 1930, 1949–1953, 1988 olaylarının temelini oluşturdu.

Sovyet Ermenistan’ın Milli Politikası

Kasım 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti Bolşevikler tarafından devrildi ve Sovyet hükümeti kuruldu. Milli birlik ve beraberlik ideolojisi gereğince Ermenistan’dan zorla göç ettirilmiş Azerbaycan Türkleri geri getirilmeye başlandı. Ermenistan Halk Komiserleri Sovyeti Başkanı Myasnikyan 27 Nisan 1922’de İran hükümetine yazdığı bir mektupta İran’a göç etmiş Azerbaycan Türklerinin geri dönmeleri için onlara yardım etmelerini, ulaşım ve gerekli belgelerin verilmesinde kolaylık sağlamalarını rica etti. Rusya’nın İran Büyükelçiliği bu nedenle özel komisyon kurdu. Komisyon aracılığıyla Zengibasar ve Gemerli ahalisi geri döndü ve döndüklerinde çok ciddi sorunlarla karşılaştı. Taşnak hükümeti onların menkul ve gayrimenkul emlaklarını müsadere etmişti ve birçok insan geri dönmek istemiyordu. Ermenistan Askeri Devrim Komitesi göçmenlerin geri dönmelerine kolaylık sağlamak amacıyla bu kararı yürürlükten kaldırdı. Geri dönen insanları yerleştirmek için Dışişleri Komiserliği ve Adalet Komiserliği özel program hazırladılar. Azerbaycan Türkleri arasında siyasi propagandanın daha geniş yapılması için Süleyman Nuri Ermenistan Devrim Komitesine üye seçildi.[40] Nuri, İran’a giderek Sovyet hükümetinin göçmenlere yardım edeceğini, Taşnak hükümeti zamanı yaşamış oldukları zulmü ve haksızlıkları bir daha yaşamayacaklarını anlatıyordu. Anavatandan zorla göç ettirilmiş insanlar geri dönmeye başladı. 1920’de göçmenler geri döndükten sonra 1922’de onların sayısı 77767[41], 1931’de ise 105838 olmuştu.[42]

Myasnikyan, Khorhurdayin Hayastan (Sovyet Ermenistan’ı) ve Hayastanı Karmir Banak (Ermenistan Kızıl Ordusu) gazetelerinde yazdığı makalede Taşnak hükümetinin devrilmesi ve Sovyet hükümetinin kurulmasında Azerbaycanlıların da büyük emeği olduğunu ve Abbaskulu Şadlinski’nin komutanlık ettiği “Kırmızı Tabur”un Taşnaklara karşı kahramanca mücadele verdiğini ifade etmiştir.[43]
Ermenistan Devrim Komitesi geri dönen Azerbaycan Türklerinin barınmaları ve sosyo-kültürel faaliyetlerini ön plana çıkardı. Sovyet hükümetinin ilk yıllarında Leninakan, Kirovakan ve Dereçiçek’te eğitim kursları düzenlendi. Hatta Ermenistan Halk Komiserleri Sovyeti Başkanı Sarkis Kasyan Ermenilerin yaşadığı bölgelerde Ermeni dilinin, Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bölgelerde ise Azerbaycan Türkçesinin devlet dili olması konusunda kararname imzaladı. Azerbaycan Türklerinin toplu yaşadıkları Amasya, Basarkeçer, Vedi, Karabağlar, Zengibasar ve Krasnoselo illerinde Azerbaycan Türkçe’si devlet dili olarak kullanılmıştır. Bu illerde 1953’e kadar İl Parti Başkanları ve İl Sovyetleri Yönetim Başkanları Azerbaycan Türkleri olmuştur. 1921’de Rençber, Zengi, Kızıl Şafak ve Komünist, adlı gazeteler yayınlanmıştır. Bundan başka Sovyet Ermenistanı adlı bir gazete de basılmıştır. 1925’den başlayarak Ermenistan Komünist Partisi, Erivan Bölge Komitesinin, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yayınları arasında Azerbaycan Türkçesinde de kitaplar ve broşürler yayınlanmaya başladı.[44]

1920–1935 tarihleri arsındaki dönemi araştırırken dikkati çeken bir noktaya açıklık getirmekte yarar vardır. Dağlık Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesini talep eden Ermenistan hükümeti buna paralel olarak Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerine bazı haklar tanıdı. Bu hakları öne sürerek görüşme masasında Azerbaycan hükümetinden Dağlık Karabağ konusunda taviz vermeyi talep edeceklerdi. Yapılan uzun tartışmalardan sonra Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi talebi reddedildi. Ancak Karabağ’a özerklik statüsü verildi. Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi başarısızlıkla sonuçlandıktan hemen sonra Ermenistan hükümeti Azerbaycan Türklerine tanıdığı birçok hakları geri aldı.

Ermenistan hükümeti Türklere ait her ne varsa onları ortadan kaldırmaya, tarih sayfasından silmeye çalışıyordu. 1935’e kadar Ermenistan’da köy, kasaba ve coğrafi yer adlarının % 95’i Türkçe idi. Bu iddiamızı Çar Rusya’sı zamanı hazırlanmış askeri haritalar doğrulamaktadır.[45] Burada yaşayan Azerbaycan Türklerini kendi geçmişlerinden uzaklaştırmak için öncelikle yaşadıkları bölgelerin adlarını değiştirmek gerekiyordu ve Ermeniler zaten bu işe daha XIX. yüzyılda başlamıştı. Örneğin, 1828’de İrevan-Yerevan, 1837’de Kever-Nor-Beyazıt, 1840’da ise Gümrü-Aleksandropol olarak değiştirilmişti.

Ermenistan Yüksek Sovyeti kararı gereğince Türkçe coğrafi yer adlarının resmi olarak değiştirilmesi 1935’de başladı. Ne yerli Türk halktan, ne de Azerbaycan devletinden konuyla ilgili ciddi itirazlar gelmediğini gören Ermenistan hükümeti, 1988’e kadar bu konuda 18 karar daha imzaladı.[46] Köy, kasaba ve coğrafi adlar belirli bir plana uygun olarak değiştiriliyordu.
1.  AzerbaycanTürklerinin tarihi geçmişini ve soyunu bildiren yer adları: Örneğin, Aşağı Türkmenli-Lusagyuğ (Eçmiadzin), Gorçulu-Mrgaşad (Hoktemberyan), Serdarabad-Hoktember (Hoktemberyan), Bayandur - Vağadur (Gorus), Şirvancıg - Lernakert (Artik).
2.    Bazı köy ve kasaba adları Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi Ermenice’ye çevrilmiştir: Örneğin, Armutlu-Tandzut (Hoktemberyan), Taşkala-Karaberd (Ani), Derekent-Dzoraguyğ (Gugrak), Dereçiçek-Tsakhadzor (Razdan), Göl-Liçk (Martuni), Güllübulak-Vardakhpyur (Gukasyan).
3.     Bazı köy ve kasaba adları Sovyet hayat tarzına uygun “dostluk ve kardeşliği” simgeleyen adlarla değiştirilmiştir: Örneğin, Karakışlak-Dostluk (Masis), Sultanabad-Şurabad (Amasya), Cücekent-Kızılşafak (Kalinin), Aşağı Necili-Sayat-Nova (Masis), Çanakçı-Sovetakert (Ararat).
4.  Bazı köy ve kasaba adlarını Türkçe’de olduğu gibi ancak Ermenice telaffuza uygunlaştırmakla değiştirilmiştir: Örneğin, Derabbas-Derbas (Sisian), Deliler-Dalar (Artaşat), Eleyez-Aragats (Talin), Erevus-Arevis (Sisian),  Cabud-Kapuyt (Ezizbeyov), Çırpılı-Crapi (Ani).
5. Bazı köy ve kasaba adlarının önünde gelen “Yukarı”, “Aşağı”, “Büyük”, “Küçük” kelimeleri Ermenice’ye çevrilerek “Verin”, “Nerkin”, “Mets”, “Pokr”olarak kullanılmıştır: Örneğin, Yukarı Zağalı-Verin Zağalı (Vardenis), Aşağı Zeyve-Nerkin Zeyve (Eçmiadzin), Büyük Kepenekçi-Mets Kepenekçi (Akhuryan), Küçük Şiştepe-Pokr Şiştepe (Gukasyan).
6. 1935’e kadar değiştirilen köy ve kasaba adları Ermenistan Yüksek Sovyetinin kararı olmadan değiştirilmiştir: Örneğin, Bebirli-Bartsraşen (Ani), Deymedağlı-Şrvenants (Kafan), Tovuzkala-Berd (Şemşeddin), Şirabad-Prakar (Eçmiadzin). Bazen de iki köyü birleştirmekle birinin adını yok ediyorlardı: Örneğin, Ağtala (Kamo), Rehimabad (Masis), Kamışlı (Vardenis).
Ermenistan’da Türklüğün simgesi olan köy ve kasaba adlarının değiştirilmesi ile paralel olarak Ermenistan hükümeti 1930-1937’de Stalin’in uyguladığı komünizm için her türlü tehlikeyi yok etme politikasını öne sürerek binlerce Azerbaycan Türkünü Orta Asya’ya sürdü. Onlarca köy tamamen boşaltıldı.[47]
1923’de Dağlık Karabağ’a Azerbaycan merkezi yönetimine bağlı özerklik statüsü verilse de Ermeniler Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi konusunu her zaman gündemde tutmayı başardılar. 1918–1923 yıllarında gelişen olaylarda önce bağımsız Azerbaycan hükümeti, sonra da Sovyet Azerbaycan’ı hükümeti Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin hayatını garanti altına almak için hiçbir girişimde bulunmadı. Birinci hükümet 18 aylık iktidarı boyunca içinde bulunduğu zor şartlardan dolayı bunu yapmaya zaman bulmadı. Ancak Sovyetler zamanı sosyalist ideolojiyi benimseyen Azerbaycan Bolşevikleri, Dağlık Karabağ’a özerklik statüsü verilmesi görüşmelerine başlarken Ermenistan’da toplu halde yaşayan Azerbaycan Türklerine de özerklik verilmesi konusunu hiç tartışmadılar.

Karabağ’ın Azerbaycan yönetimine bağlı kalması gerçeği ile Ermeniler hiçbir zaman barışmadılar. Nitekim 1945’de Ermenistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Arutyunov Stalin’e mektup yazarak Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesini rica etti. Stalin, bu konuyla ilgili Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreteri Bağırov’un da görüşlerini almayı tercih etti. Bağırov, Stalin’e yazdığı mektupta prensip itibarıyla buna karşı olmadığını, ancak buna karşı Ermenistan, Gürcistan ve Dağıstan’da Azerbaycan Türklerinin toplu yaşadıkları bölgelerin Azerbaycan’a verilmesi gerektiğini ifade etti. Ermeniler bu koşullar altında Karabağ’ın Ermenistan’a verilmesinin bir anlamı olmadığını bilerek konuyu kapattı.[48] Ermenistan hükümeti Dağlık Karabağ’ın Ermenistan ile birleştirilmesi konusunu 1964’de Mikoyan ve Ermenistan Komünist Patisi Genel Başkanı, Khuruşov’la görüşünde Kırım’ın Ukrayna’ya verildiğini örnek göstererek Dağlık Karabağ’ın da Ermenistan ile birleştirilmesini istedi. Khuruşov ise cevabında “Size Dağlık Karabağ’dan Ermenistan’a taşınmanız için 24 saat ve 12 bin askeri kamyon vermeye hazırım”[49] demiştir. Her ne kadar Karabağ konusunda merkezi yönetimden olumlu cevap almasalar da Ermeniler bu konuda hiçbir zaman taviz vermediler ve propaganda faaliyetlerine devam ettiler.

Azerbaycan Türklerinin zorla göç ettirilmesine 1905-1906’da başlandı. Ermeni ve Rus silahlı çetelerinin saldırıları sonucu binlerle insan öldürüldü veya mecburen göç etmek zorunda kaldı. Göçün ikinci dalgası 1918-1920’de, üçüncüsü 1948-1953’de, dördüncü ve son göç ise 1988-1989’da yaşandı. Ermenistan hükümeti nüfusunun az olduğunu ileri sürerek yurt dışında yaşayan Ermenileri Ermenistan’a yerleştirmek istiyordu. “Nüfus artışı programı” Türklerin aleyhine “başarıyla” sonuçlandı. Ermenistan’dan zorla göç ettirilen Azerbaycan Türklerinden daha az sayıda Ermeni kabul edildi. Gerçek amaç nüfus artırmaksa Azerbaycan Türklerine karşı mecburi göç planı uygulanmadan da dışarıda yaşayan Ermenileri yerleştirmek mümkündü. Ancak Ermenilerin amacı Türksüz bir Ermenistan kurmak idi. Dışarıda yaşayan Ermenilerin Ermenistan’a göç ettirilmesi için uygun ortam 1943’de Tahran konferansında ortaya çıktı. Ermeni diasporası Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Molotov’a müracaat ederek İran’da yaşayan Ermenilerin Ermenistan’a göç etmeleri için izin istedi. Molotov Stalin’le görüştükten sonra izin verildi. Bu konuyla ilgili olarak SSCB Bakanlar Konseyi 23 Aralık 1947 tarih, 4083 No’lu “Ermenistan SSCB’den köylülerin ve başka Azerbaycanlı ahalinin Azerbaycan SSCB’nin Kur ve Aras ovalığına göç ettirilmesi hakkında” ve 10 Mart 1948 tarih, 754 No’lu “Göç ettirmenin şartları hakkında” iki karar verdi.[50] SSCB Bakanlar Konseyinin kararı gereğince Azerbaycan Türkleri üç aşamada- 1948’de 10 bin, 1949’da 40 bin, 1950’de ise 50 bin kişi göç etmeli idi. Toplam 100 bin kişinin göç ettirilmesi planlanmıştı. Bu karara karşı Azerbaycan hükümetinden hiç kimse itiraz etmedi, sadece Bakanlar Konseyi Başkanı Kuliyev Molotov’a mektup yazarak Ermenistan’dan göç ettirilen Azerbaycan Türklerinin Kur, Aras ovalığına değil, coğrafi bakımdan onların yaşadıkları ortama daha uygun olan Azerbaycan’ın kuzey bölgelerine veya Bakü’ye yakın yerlere göç etmelerine izin verilmesini istedi. Ancak Kuliyev’in bu mektubu cevapsız kaldı ve Azerbaycan hükümeti 14 Nisan 1948 tarih ve 455 Nolu kararı ile SSCB Bakanlar Konseyinin kararlarını uygulamaya koydu.

1 Kasım 1948’e kadar Ermenistan’dan Azerbaycan’a 7747 kişi göç ettirildi. Aynı yıl 2384 kişiden oluşan 429 aile de kendi başına Ermenistan’ı terk ederek Azerbaycan’a geldiler. Aralık ayına kadar ise toplam 11007 kişi Azerbaycan’a göç etti. Göçmenleri Azerbaycan’da barındırmakta bazı sorunlarla karşılaşan hükümet SSCB Bakanlar Konseyine müracaat ederek 1949’da 12–15 bin kişinin göç ettirilmesini istedi. Ermenistan hükümeti ile görüştükten sonra 1949 yılında toplam 15713 kişinin göç ettirilmesi konusunda anlaşma sağlandı. Bunlardan 5420 kişi ilkbaharda, 10293 kişi ise sonbaharda göç ettirilmeli idi. Ancak SSCB Bakanlar Konseyi taraflar arasında varılmış anlaşmaya itiraz ederek 1949’da toplam 40 bin kişinin göç ettirilmesini talep etti ve konuyla ilgili Bakanlar Konseyine rapor verilmesini istedi. Kuliyev, SSCB Bakanlar Konseyi Başkan Yardımcısına müracaat ederek ciddi sorunlarla karşılaştıklarını ve 1949 yılında toplam 10 bin kişinin göç ettirilmesini rica etti. 1953’e kadar devlet 53 bin kişiyi Azerbaycan’a göç ettirdi. Bir o kadar da kendi başına göç ederek Azerbaycan’a yerleşti.[51] Göçmenleri yerleştirmek için Azerbaycan’da hiçbir altyapı işleri tamamlanmamıştı. İnsanların barınacak yerleri ve yiyecekleri yoku.

Stalin’in ölümünden sonra göç durduruldu ve daha sonra göç edenlerin bir çoğu geriye dönmeye başladı. Arşiv belgelerine göre Ermenistan’dan Azerbaycan’a 100 bin kişi değil 144.654 kişi göç ettirilmiştir.[52] Göç ettirilen bu insanların yaklaşık 1/3’i açlık ve hastalık gibi nedenlerden hayatını kaybetmiştir.[53] Zorla göç ettirilen 144.654 kişiden hiç biri Karabağ’a sokulmadı. Göçmenlerin bazıları Karabağ’a yerleşmek isteseler de devlet güç kullanarak onları geri götürdü. Örneğin, birkaç aile Martuni ilinin Gişi ve Hunuşnak köyünde yerleşseler de Azerbaycan Göç Ettirme Komisyonunda üst düzey görevlerde bulunan Ermeniler onları zorla çıkardılar.

1949’de göç süreci başlayınca Abovyan Üniversitesinin Azerbaycan Türkçesinde eğitim veren dört fakültesi, bir yüksek okul, yüzlerce ortaokul ve lise kapatıldı.[54] Bununla Türklere ait ne varsa yok edilmeye çalışılıyordu.

Ermenistan’dan Azerbaycan’a göç ettirilmiş insanların yaklaşık %45’i Stalin’in ölümünden sonra geri döndü. Hükümet ve yerel yönetim geri dönen insanlara elinden geldiği her türlü haksızlıkları yapıyor, yerleşme ve barınmalarına engel oluyordu.

1948-1953’de Azerbaycan Türklerinin zorla göç ettirilmesi olayını değerlendirirken şu sonuçları çıkarabiliriz; amaç, nüfus sayısını arttırmak değil, Azerbaycan Türklerini tamamen göç ettirmek veya hiç değilse sayılarını çok aza indirmek, Azerbaycan Türklerine ait okul, lise, yüksek okul, üniversite, kültür merkezi ve başka sosyal faaliyet merkezlerini kapatmaktı.

Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesinin Ocak 1975 tarihli genel toplantısında konuyla ilgili sunulan raporlarda Azerbaycan Türklerinin boşalttığı 476 köye Ermenilerin yerleştirilmediği ve bu köylerin boş kaldığının[55] gösterilmesi bu iddiayı doğrulamaktadır.

Ermenistan hükümeti 1988’e kadar Azerbaycan Türklerine karşı her tür baskı araçlarını kullanmıştır. 1960’lı yıllara gelindiğinde ise Erivan ve Ermenistan’ın bütün illerinde yüksek görevlerde bulunan Azerbaycan Türklerini kanunsuz olarak işten çıkarılma süreci başladı.[56] 1965’de Ermenistan hükümeti Moskova’dan sözde Ermeni soykırımının 50. yıldönümünü anmak için izin aldı. 24 Nisan’da 400 bin kişinin katıldığı mitingde “Batı Ermenistan (yani Anadolu) Bizim Olmalıdır!”, “Dağlık Karabağ Bizimdir!”, “Nahçivan Ermenistan Toprağıdır! sloganlarıyla Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı gösteriler yapıldı.[57] Bu tarihten itibaren hükümetin ve Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı baskıları daha da arttı. Her yıl düzenlenen anma törenlerinde Ermeni gençleri Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bazı köylere hücum ederek taraflar arasında ciddi sorunlara neden oluyorlardı. Ermenilerin iddia ettiği gibi Karabağ harekâtı 1980’li yılların ikinci yarısından sonra Gorbaçov yönetiminin uyguladığı glasnost (açıklık, aleniyet) ve perestroyka’nın (yeniden yapılanma) politikasının sonucu değildir. Taşnak Komitelerinin Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı uyguladığı politika Sovyet Ermenistan’ın resmi politikası olmuştur. 1988’e kadar Ermenistan’da Azerbaycan ve Türkiye düşmanlığını anlatan yüzlerce kitap basılmıştır. Hatta ortaokul ve lise tarih kitaplarında sözde Ermeni soykırımından bahsedilmiş, Türklerin Ermenileri katlettiği ifade edilmiştir. Ermeniler “mets yegern” (büyük katliam) konusunu Ermenistan Sovyet ansiklopedisinde daha geniş olarak ele almışlardır. Nitekim ansiklopedinin bütün ciltlerinde Türkiye’de Ermenilerin yaşadığı köylerin adı verilmiş ve köy sakinlerinin Türkler tarafından katledildiği yazılmıştır.[58] 1960’lı yıllardan başlayarak Ermenistan hükümeti gayrı-resmi olarak Ermeni yazarları ve tarihçilerini 1918–1920 Taşnak hükümetinin Ermenistan’ın milli devlet kurumu ve Karabağ’ın Ermeni toprakları olduğu propagandasını yapmaları için örgütledi. Ermeni hükümetinin örgütlediğini iddia ediyoruz, çünkü o zamanlar merkez ve yerel yönetimin izni olmadan hiç kimse bu işe kalkışamazdı, kalkışsa bile başarılı olamazdı.  

1976’da Sovetakan Grakanutyun (Sovyet Edebiyatı) dergisinin 8. sayısında editör Stepan Kurtikya’nın “Milli Özgürlük Mücadelesinin Vakayinamesi” adlı bir makalesi yayınlandı. Kurtikyan, Taşnaksutyun hükümetinin iki yıllık iktidarının Ermenilerin özgürlük mücadelesinin şerefli sayfası olduğunu, Sovyet hükümetinin ise Ermenilerin bağımsızlık tarihini silmeye çalıştığını ifade etmişti.[59] Makale büyük yankı uyandırdı, Ermenistan Komünist Partisi Merkez komitesinde tartışıldı ve Kurtikyan “ciddi” bir şekilde eleştirildi.     

1980’li yılların başlarından itibaren Ermenistan’ın ayrı-ayrı bölgelerinde Azerbaycan Türklerine karşı saldırılar başladı. 24 Nisan 1983’de Zengibasar’da (Masis) bir gurup Ermeni Türklerin düğününü basarak birçok insanı yaraladılar. Ermeniler, Türklerin mezarlarını dağıtmaya başladı. Bu olayı Zengibasar Emniyet Müdür Yardımcısı Anastas İskenderyan organize etmişti. Ermenilerin bu tutumu ciddi karışıklığa neden oldu. İtiraz seslerini duyurmak için Zengibasar’ın Türk ahalisi Türkiye-Ermenistan sınırına toplanarak sınır hattını geçmeye çalıştılar. Moskova’nın müdahale etmesiyle olayların karşısı alındı. Olayların sorumlusu olarak Zengibasar Komünist Parti Komitesi Başkan Yardımcısı Türk olan Memmedov görevinden alındı.[60]  Bu olaydan sonra Azerbaycan Türklerine karşı resmi hükümet dairelerinden ciddi baskılar yapılmaya başlandı. Üst düzey görevlerde bulunan Azerbaycan Türkleri görevlerinden alındı.

1988-1989’da Azerbaycan Türklerinin Soykırımı ve Tehciri

1987 sonlarına doğru Karabağ sorununun ortaya atılmasıyla durum daha da ciddileşti, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ciddi tehlikeyle karşı karşıya kaldı. 1987’den başlayarak Ermeniler Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi konusunu uluslararası gündeme taşımaya başladı. 18 Kasım 1987’de Gorbaçov’un ekonomik danışmanı Abel Aganbekyan Fransa’nın L’Humanite gazetesine verdiği demeçte Karabağ’ın ekonomik ve siyasi “sorunları” hakkında bilgi vererek Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi gerektiğini ifade etti.[61] Aganbekyan’nın bu konuşmasını Avrupa ve Amerika’daki Ermeni gazeteleri manşetten verdi. Moskova, Aganbekyan’ın verdiği demeçle ilgili açıklama yapmaktan kaçındı. Bu Ermenileri daha da cesaretlendirdi, artık, Erivan sokaklarında yapılan mitinglerde sadece Dağlık Karabağ’ın değil, Nahçivan’ın da Ermenistan ile birleştirilmesi gerektiği bildiriliyordu. 1988’de on binlerce Ermeni sokaklara çıkarak Sovyet bayrağını yaktılar ve Ermenilerin bölücü faaliyetlerini eleştirdiği için Pravda (Gerçek) gazetesinin yayınlanmasını engellediler.

20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Halk Delegeleri Yüksek Sovyeti, bölgenin Ermenistan’a birleştirilmesi hakkında karar aldı. Azerbaycan Yüksek Sovyeti bu kararı reddettikten sonra olayların yönü tamamen değişti. Ermenistan’da yapılan mitinglerde Azerbaycan Türklerinin derhal ülkeyi terk etmeleri isteniliyordu. Mayıs ayından itibaren Ermeni silahlı çeteleri Türklerin yaşadığı köylere hücum etmeye başladı. Ermenistan güvenlik güçleri Türklere yapılan saldırıları önlemektense, çetelerle birlikte hareket ediyor, Türklerin yaşadıkları köyleri derhal boşaltmalarını istiyordu. Ermenistan radyo ve televizyonu da gerçek dışı haberler yayınlayarak, etnik düşmanlığı daha da alevlendiriyordu. Mayıs 1988’den itibaren Azerbaycan Türklerine karşı yapılan baskılar daha da arttı. Onlara gıda ürünleri ve günlük tüketim malları satılmıyor, hastanelerde sağlık hizmetleri verilmiyordu. Ermenilerin baskılarına dayanamayan, Azerbaycan hükümetinden hiçbir destek almayan Türkler, Azerbaycan’a göç etmek zorunda kaldı. 230 bin[62] Azerbaycan Türkü yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan zorla çıkarıldı. 1988–1989 yıllarını arasında toplam 214 kişi[63] Ermeniler tarafında katledildi. 1918 olaylarında binlerce Türkü katleden Njde’nin anısına Mart 1989’da Gafan’da dikilen anıtın açılış töreninde bir konuşma yapan Gafan Komünist Parti Başkanı Mkrtçyan şöyle demişti: “...Siz çok çalıştınız, ancak Ermenistan’dan Azerbaycanlıları çıkaramadınız. Sizin büyük arzunuzu torunlarınız yerine yetirdi. Şimdi, Ermenistan’da bir kişi olsun bile Azerbaycanlı kalmamıştır”.[64] Zengibasar, Vedi, Basarkeçer (Vardenis), Amasya ve Erivan’da yaşayan Türkler daha zor şartlar altında göç etmek zorunda kaldı. Ermenistan Bakanlar Konseyi eski Başkan Yardımcısı Arutyunyan’ın elebaşı olduğu silahlı Ermeni çeteleri köylere hücum ederek evleri yağmaladı, Azerbaycan Türkleri zorla göç ettirildi. 1989’da Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin tamamı Ermenilerin yaptığı zulme dayanamayarak Azerbaycan’a sığındı.

Sonuç
XIX. yüzyılın başlarından itibaren Azerbaycan topraklarına yerleşmeye başlayan Ermeniler 1918’de Ermenistan Cumhuriyetini kurmayı başardılar. İki yıl bağımsız olan Ermenistan 1920’de Sovyetler tarafında işgal edildi ve Sovyet Ermenistan’ı kuruldu. Hem 1918–1920 döneminde hem de Sovyet Ermenistan’ı zamanı burada yaşayan Azerbaycan Türkleri zorla göç ettirildi veya katledildi. Ermeniler “Ermenistan Ermenilerindir” projesinin son aşamasını 1988’de hayata geçirebildiler. 1948–1953 ve 1988’de Azerbaycan Türklerinin zorla göç ettirilmesiyle Sovyetler Birliği Anayasasında öngörülen insan hakları, uluslararası hukuk normları ve milli eşitlik hukuku ihlal edilmiştir. 1936 SSCB ve Azerbaycan SSC Anayasalarında öngörülen (m.5) referandum yürürlüğe konmamdan 144.654 kişi göç ettirilmiş, bütün milletlerin kanun karşısında beraberliği (m. 36) temin edilmemiştir.

Ermenistan bu gün de Azerbaycan Türkleri ve Türkiye’ye karşı toprak talepleri ileri sürmektedir. Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgal edilmesiyle bir milyondan fazla insan yaşadıkları topraklardan kovulmuştur.

Ermeni mezaliminin bir başka yüzü olan ve üzerinde pek durulmayan Azerbaycan Türklerinin yaşadığı katliam konusu gündeme getirilmeli ve Azerbaycan Türklerinin hak sesi dünya kamuoyuna duyurulmalıdır. Yıllardır hiç durmadan artan sözde Ermeni soykırım kışkırtmacılığı tarihi gerçekleri saklamak ve saldırgan tutum sergilemek dışında hiçbir amaca hizmet etmiyor. Bu nedenle, Ermeni mezalimini unutmamak ve sözde “tarih dersi” vermek isteyenlere gerçek tarihi anlatmak, bu güne kadar üzerinde pek durulmayan konularda odaklanmak gerekmektedir. Kuşkusuz, bu araştırmalar salt araştırma olarak kalmamalı daha sistematik çalışmalara da ön ayak oluşturabilmesi için çaba sarf edilmelidir.



[1] Azerbaycan cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in 26 Mart 1998 tarihli kararnamesi gereğince, Ermenilerin Mart 1918’de Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları katliamı soykırım olarak tanımlamış ve 31 Mart Azerbaycan Türklerinin soykırımı anma günü olarak kabul edilmiştir.  İ. Veliyev ve b. Deportasiya, Bakü, 1998, Azerbaycan Ansiklopedisi Yayınevi,  s. 17.
[2] İ. Memmedov ve S. Asadov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve Onların Acı Kaderi, Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1992,  s. 8.
[3]  Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi,  İstanbul, 1987, Belge yayınları,  s. 3–4.
[4] Şenol Kantarcı, Ermeni Sorunu: “Ezilmiş Millet Kimliğiyle Meselenin Psikolojik Boyutu,  Yeni Türkiye, Ocak-Şubat 2001,  Yıl 7, Sayı 37,  s. 510.
[5] Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I, 1906–1918,  Ankara,  T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı,  Yayın No:23,  s. 3.
[6] M. Hakkı Çaşın,  “Ermenistan Silahlı Kuvvetleri”,  Avrasya Dosyası, Cilt: II, Sayı: 4, (Sonbahar 1995–1996), s. 48
[7] Ünlü Rus tarihçisi B. Piotrovski Urartu devletinin bir Ermeni devleti olmadığını iddia etmektedir. Piotrovski’ye göre MÖ. IX. yüzyılda Ermeniler veya Ermeni soyundan olan bir kabile Urartu’nun zayıfladığı zaman hücum ederek işgal etmiş ve oraya yerleşmişlerdir. Birçok tarihçi de Piotrovski’nin iddialarını kabul etmektedir.
[8] Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: F. Memmedova, Azerbaycan’ın Siyasi Tarihi ve Tarihi Coğrafyası, Bakü, 1993, Azerbaycan Devlet Yayınevi.
[9] Ayvazyan, İstoriya Rossii..,  s-34-77.
[10] Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız:  Kolıbel Çeloveçestva-na Territorii İstoriçeskoy Armenii; http://www.azg.am/_RU/20020108/2002010817.shtml
[11] Vartan Khaçaturyan,  “Stanovlenie Armyanskikh Koloniy v Rossii”,   Planeta Diasporı,  Moskova, 2000,   No: 1–2, s. 85.
[12] Hebib Rehimoğlu, Silinmez Adlar, Aağalmaz Yaralar, Bakü 1997, s. 13.
[13] Araz Aslanlı, Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu, Avrasya Dosyası, İlkbahar 2001, Cilt: 7, Sayı: 1,  s. 394.
[14] İsmayılov, Azerbaycan XIX-XX. yüzyılın Başlarında,  Derleyen: İgrar Aliyev, Azerbaycan tarihi, Bakü, 1993, Bilim Yayınevi,  s. 204.
[15] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo Naroda, Erivan, 1972, Hayastan Yayınevi,  s. 6.
[16] Memmedov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve...,  s. 5-16.
[17] Aralık ayı Rusça’da Dekabr demek. İsyan Dekabr ayında çıktığı için isyancılara Dekabristler deniliyordu.
[18]  T. Veliyev ve.b, Azerbaycan Tarihi, Bakü, Maarif Yayınevi, 1998, s. 12.

[19] Rehimoğlu , Silinmez Adlar...,  s. 18-19.
[20] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s. 64.
[21] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s. 65.
[22] Şavrov,  Novaya Ugroza Russkomu Delu v Zakavkasye: Predstoyaşaya Rasprodaja Mugan İnorodtsam, Petersburg, 1911, ss. 59–61. Aktaran: S. Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi Coğrafyası, Bakü, Gençlik Yayınevi,  s. 26.
[23] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo...,  s. 71.
26 Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s 80.

[25] Rehimoğlu , Silinmez Adlar...,  s. 62.
[26] Parsamyan, İstoriya Armyanskogo..., s 66.
27 Hasan Nifteliyev, 50 Yıl Önce Azerbaycanlıların Ermenistan’dan Deportasiyası Başladı, Derleyen:  Veliyev , Deportasiyas. 309

[28] Memmed Seid Ordubadi, Kanlı Yıllar, Bakü, 1991,  s. 8–9.
[29] Gerard J. Libardian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı, Çev; Alma Taşlıca, İstanbul, 2000, İletişim Yayınevi,  s.117.
[30] Batı Azerbaycan Türkleri konusunda daha geniş bilgi almak içim Bakınız: Derleyen:  Asadov,  Ermenistan Azerbaycanlılarının ..., ss. 28–30.
[31] Ordubadi, Kanlı...,  s 126-130.
[32] Rehimoğlu , Silinmez Adlar...,  s.  30.
[33] Eldar İsmayılov, Azerbaycan Tarihi, Bakü, 1995, Öğretmen Yayınevi,   s. 5.
[34] Ayvazyan, İstoriya Rossi...,  s. 487.
[36] Arzumanlı, 1918 Katliamı...,  s. 59.
[37] Arzumanlı, 1918 Katliamı...,  s. 61.
[38] Z. Korkodyan, Sovyet Ermenistan’ın Nüfusu. 1831-1931, s.184. Derleyen: Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının ..., s. 35.
[39] A. Lalayan,  İstoriçeskie Zapiski,  Cilt 2, 1938,  s. 80.
[40] Memmedov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve..., s35.
[41] Bu sayı kesin verilere dayanmamaktadır. Kordokyan, 1922’de göçmenler geri döndükten sonra Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayını 72. 596 kişi olarak göstermiştir.
[42] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi..., s. 49.
[43] Memmedov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve..., s36.
[44] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi.., s. 50
[45] İ. Veliyev , Deportasiya,   s. 386
[46] Nazim Mustafa,  Ermeni Sahtekârlığı-Ermeni İhaneti, Derleyen: Veliyev, Deportasiya,  s. 155.
[47] Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız: Emir Guliyev, Göçürülme (1948–1953), Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s.  210.
[48] Veliyev, Deportasiya, Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s.  78.
49  Yurii Pompeev, Krovavıy Omut Karabaxa, Bakü, Azerbaycan Yayınevi,  1992,  s.19-20.

[50] Guliyev, Göçürülme..., s. 210.
[51] Memmedov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve..., s. 49
[52] Zakir Serdarov, En Büyük Tarihi Adaletsizlik, Derleyen: Veliyev, Deportasiya,  s. 279
[53] Memmedov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve..., s. 49
[54] Atahan Paşayev, Göçürülme, Derleyen: Veliyev, Deportasiya, s.  67.
[55] Memmedov,  Ermenistan Azerbaycanlıları ve...,  s. 50.
[56] Sadece Amasya ilinde 1988’e kadar İl Komünist Parti Başkanı Azerbaycan Türkü olmuştur. Son Başkan ise Yıldırım Bağırov idi. Bağırov, 1988 Aralık depremine kadar Amasya ili Komünist Partisi Genel Sekreteri olarak çalıştı. Kendisine karşı birkaç defa suikast edilse de, hafif bıçak yarası alarak kurtara bilmiştir.  Amasya ilinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin güvenli bir şekilde Azerbaycan’a ulaşmalarını sağlamıştır.
[57] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi...,  s.55
[58] H. Cabbarlı, Rusya’da Ermeni Diasporası: Oluşumu ve Faaliyetleri, Ermeni Araştırmaları, Ankara, Eylül-Ekim-Kasım, 2001, Sayı: 3,  s. 141.
[59] Taşnaksutyun Partisinin tarihi için bakınız: Eduard Oganesyan, Vek Borbı, Moskova, 1991, Feniks Yayınevi,  s. 19.
[60] Rehimoğlu , Silinmez Adlar...,  82
[61] Pompeev, Krovavıy Omut...,  s. 20.
[62] United Nations Development Programme, The Report on the Status of Women of Azerbaijan Republic,  p.51
[63] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi...,  s. 61.
[64] Asadov, Ermenistan Azerbaycanlılarının Tarihi...,  s. 62.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder