Dr. Hatem Cabbarlı, Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı
Giriş
1980’li yılların sonlarına kadar İsrail’in dış politikasında Kafkasya
cumhuriyetleri ve özellikle Azerbaycan söz konusu olmamıştır. Ancak 1991’de
Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra Güney Kafkasya’da yaşanan siyasi ve
ekonomik gelişmeler İsrail’in de dikkatini çekmiş, Azerbaycan, Ermenistan ve
Gürcistan’ın bağımsızlığını tanımıştır.
İsrail, ABD ve Avrupa ülkeleri kadar olmasa da 1990’lı yılların
başlarından itibaren Kafkasya’da gelişen siyasi ve ekonomik olaylarla
ilgilenmiş, bölgede yaşayan Yahudi nüfusun güvenliğini sağlamaya çalışmış ve
İsrail’e göç etmek isteyen Yahudilere yardım etmiştir.[1]
Bu makalede, Azerbaycan’ın bağımsızlığını elde etmesinden sonra
İsrail-Azerbaycan ilişkilerine açıklık getirilmiş, özellikle 1990’lı yılların
ortalarından sonra iki ülke arasında gelişen siyasi, askeri, ekonomik ve
kültürel ilişkiler değerlendirilmiştir. Bu bağlamda İsrail’in Azerbaycan
politikasında Türkiye’nin rolü ve etkileri ele alınmıştır. İsrail’in Türkiye
ile olan ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğinin kendisine sağladığı avantaj ve
Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin derinliğini dikkate alarak Azerbaycan ile olan
ilişkilerinde bu etkenlerden yararlanmaya çalışmasının nedenlerine değinilmiş
ve İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin daha ileri götürülmesi içi Türkiye’nin
üstlendiği/üstleneceği misyon değerlendirilmiştir.
İsrail-Azerbaycan
İlişkilerinin İlk Dönemi
1990’lı yılların birinci yarısına kadar İsrail-Azerbaycan ilişkilerinde
ciddi bir gelişme söz konusu olmamıştır. İsrail Azerbaycan’ın bağımsızlığını
tanısa da iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmamıştı. Bu dönemde
Azerbaycan’ın iç politikasında yaşanan sorunlar, gelişmekte olan
Azerbaycan-İran ilişkileri ve İran’ın Azerbaycan’ın iç işlerine müdahale etme
yeteneği İsrail-Azerbaycan ilişkilerini etkilemiştir.
Ancak 1995 yılından itibaren iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmeye
başladı. İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun 1998 yılında Azerbaycan’ı
ziyaret etmesinden sonra taraflar arasındaki ilişkiler hızla gelişmeye başladı.[2]
1999 yılı başlarında ise İsrail Dışişleri Bakanlığı Bağımsız Devletler
Topluluğu (BDT), Merkezi ve Doğu Avrupa Bölüm Başkanı Şimon Ştayn’ın
Azerbaycan’a yaptığı ziyaret zamanı Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev,
Başbakan Artur Rasizade ve Dışişleri Bakanı Tofik Zulfükarov ile görüşmesi
İsrail-Azerbaycan dostluğunu daha da pekiştirdi.[3]
Ştayn’ın Devlet Başkanı Aliyev ile yaptığı görüşmede Azerbaycan Dışişleri
Bakanı Zulfikarov’un İsrail’i ziyaret etmesi kararlaştırılsa da bu ziyaret
gerçekleşmedi.
İsrail-Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesi İran’ı ciddi bir
biçimde rahatsız etmiş ve endişe duymuştur. İran hükümeti Azerbaycan’a itiraz
ederek İslam dünyasının düşmanı olan Siyonist rejimle iyi ilişkiler kurarsa
Azerbaycan’ın ciddi sorunlarla karşılaştıracağını ifade etti. İran’ın bu
itirazlarını Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ciddi bir şekilde yanıt verdi.
Hatta dönemin Dışişleri Bakanı Hasan Hasanov yaptığı bir açıklamada İran’ın
Müslüman devlet olmasına rağmen Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal eden
Ermenistan ile ekonomik ve askeri işbirliği yaptığını ve İsrail’in İran
topraklarını işgal etmediği için Azerbaycan-İsrail arasındaki ilişkilerinden
rahatsız olmaması gerektiğini ifade etti.[4]
İran Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Hasan Rohani Azerbaycan’a yaptığı ziyaret
sırasında Devlet Başkanı Aliyev’le yaptığı bir görüşmede Azerbaycan-İsrail
ilişkilerinden rahatsız olduklarını dile getirirken, Aliyev İran’ın
Azerbaycan’a yaptığı baskılara rağmen İsrail ile işbirliğine devam edeceklerini
ifade etti.[5]
1990’lı yılların başlarında İran Azerbaycan’da etkin bir durama
geleceğini ümit etse de daha sonra bunun mümkün olmayacağını anladı. Özellikle
Azerbaycan’da faaliyet gösteren İran yanlısı İslamcı partilere karşı hükümetin uyguladığı
siyasi baskı İran’ın faaliyet alanını kısıtladı. İran aynı zamanda kuzey-batı
bölgesinde yaşayan Azerbaycan Türklerini kontrol altında tutmak için Azerbaycan
topraklarının % 20’sini işgal eden Dağlık Karabağ Ermenileri ile ekonomik
ilişkilerini geliştirdi[6]
İran’ın itirazlarına karşılık cevap veren Azerbaycan, İsrail ile
ilişkilerinde İslam dünyasını karşısına almamaya çalışmıştır. Özellikle Suudi Arabistan, Kuveyt ve
Birleşmiş Arap Emirliklerinden düşük faizle kredi alan (İslam Bankası ve Kuveyt
Fonu Azerbaycan’a düşük faizle 45 milyon Dolar kredi vermiştir) Azerbaycan bu
bağlamda dengeli bir politika izlemeyi tercih etmiş ve İsrail’de Büyükelçilik
açmayı her defasında ekonomik sıkıntıları gerekçe göstererek ertelemiştir.
Güney Kafkasya’da İsrail-Türkiye-Azerbaycan İşbirliği mi?
1990’lı yılların başlarından itibaren Güney Kafkasya’da gelişen siyasi
ve askeri gelişmeler (Dağlık Karabağ Savaşında Rusya’nın Ermenistan’ı
desteklemesi, Azerbaycan’ın Ortak Güvenlik Anlaşması’nı imzalaması için
Rusya’nın uyguladığı baskı ve Rusya’nın Ermenistan’a karşılıksız olarak verdiği
yaklaşık bir milyar Dolarlık askeri yardım) Azerbaycan’ın güvenliğini tehdit
etmektedir. 1 Ekim 1999’da Rusya’nın ‘yanlışlıkla’ Azerbaycan’ın Zagatala iline
füze fırlatması yerli ve yabancı basında Rusya’nın Azerbaycan’a karşı
uyguladığı siyasi ve askeri baskının göstergesi olduğu konusunda haberler
yayımlandı.[7]
Vladimir Putin’in Rusya’da iktidara gelmesinden sonra Rusya-Azerbaycan
ilişkilerinde bazı olumlu gelişmelerin yaşanmasına rağmen, Rusya Hazar Havzası
enerji kaynaklarının kullanılması ve dünya pazarlarına ulaştırılması konusunda
halen Azerbaycan’a baskı uygulamaktadır.
Güney Kafkasya’da İran-Ermenistan-Rusya ve İran-Ermenistan-Yunanistan
işbirliğinin gelişmesi de Azerbaycan’ı rahatsız etmektedir. Bu ülkelerin
işbirliği yapmalarındaki başlıca amaç bölgede Türkiye’nin hareket alanını
kısıtlamak ve Azerbaycan’ı bölgenin ekonomik ve siyasi gelişmelerin dışında
bırakmaktır. Son yıllarda Yunanistan ve Türkiye arasında Kıbrıs ve Ege Denizi
sorunlarının gündeme taşınması İran-Ermenistan-Yunanistan ittifakını
hızlandırmıştır. Yunanistan’ın NATO üyesi olduğunu dikkate alırsak İran ile
askeri bir ittifak kurmasının mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Son yıllarda bölgede
yaşanan siyasi gelişmeler ise İran-Ermenistan-Rusya ittifakının daha kolay
gerçekleşeceğine işaret etmektedir. Bu ittifak bir anlaşma ile onaylanırsa
Azerbaycan dost olmayan devletler tarafından çembere alınacaktır. Ancak
Azerbaycan Türkiye ile siyasi-askeri bir anlaşma imzalar ve son yıllarda
tartışılan İsrail-Türkiye-Azerbaycan işbirliğini gerçekleştirebilirse
İran-Ermenistan-Rusya ittifakının etkilerini bir dereceye kadar azaltabilir.[8]
1999 yılının sonlarından itibaren ABD’nin önderliğinde İsrail-Türkiye-Azerbaycan
işbirliği olasılığının gündeme taşınması İsrail-Azerbaycan ilişkisinde yeni bir
dönemini başlattı. Aralık 1999’
yılında Azerbaycan-Amerika-İsrail Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve
İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Efraim Sney’in Azerbaycan’a yaptığı ziyaret
sırasında Aliyev’le görüştü. Sney’i kabul eden Azerbaycan Milli Meclisi
Parlamentolar Arası İlişkiler ve Uluslararası Meseleler Komisyon Başkanı Rza
İbadov iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirerek, İsrail-Türkiye-Azerbaycan
işbirliği için uygun ortamın oluştuğunu ifade etti. Sney ise İsrail-Azerbaycan
ilişkilerinin gelişmesinden memnun olduğunu ve ABD’nin Azerbaycan’a yardımını
yasaklayan 907. maddenin kaldırılması için çaba harcayacağını bildirdi.[9]
Milli Meclis Parlamentolar Arası İlişkiler ve Uluslararası Meseleler
Komisyon üyesi Vladimir Timoşenko ise İran-Rusya-Ermenistan askeri işbirliğine
karşı İsrail-Türkiye-Azerbaycan arasında da askeri anlaşmasının imzalanması
gerektiğini vurguladı.
Ermenistan basını bu haberi manşetten vererek İsrail-Türkiye-Azerbaycan
askeri anlaşması imzalandığını bildirdi. İsrail’in Gürcistan ve Ermenistan
Büyükelçisi Ran Gidor Ermenistan’ın SNARK Haber Ajansı’na konuyla ilgili
yaptığı açıklamada böyle bir anlaşmanın imzalanmadığını ve Sney’in Azerbaycan
ziyareti hakkında kendisine bilgi verilmediğini açıkladı.[10]
Ocak 2000 yılında İsrail’i ziyaret eden Ermenistan Devlet Başkanı Robert
Koçaryan İsrail-Türkiye askeri işbirliğinden ve Azerbaycan’ın da bu işbirliğine
katılmak istemesinden rahatsız olduklarını dile getirerek, Ermenistan ve
Türkiye arasındaki ilişkilerin dikkate alınması gerektiğini ve İsrail-Türkiye
askeri işbirliğinin Ermenistan’a karşı kullanılmamasını ifade etti.[11]
İsrail ve Azerbaycan arasında askeri anlaşmanın imzalanması konusu
Azerbaycan kamuoyunda olumlu karşılandı. İktidar ve muhalif partiler de bu tür
bir işbirliğinden memnun olacaklarını bildirdi. Bölge devletlerinden
Gürcistan’ın da Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmektedir. Aynı zamanda her
iki ülkede İsrail ile işbirliği yapmaktadır ve eğer Gürcistan da
İsrail-Türkiye-Azerbaycan ittifakına katılırsa bölgesel güvenliğin ve
işbirliğinin oluşumuna önemli katkıda bulunacaktır. Güney Kafkasya’da
İran-Rusya-Ermenistan işbirliğini göz önünde bulundurduğunda İsrail, Türkiye, Azerbaycan
ve Gürcistan’ın siyasi, ekonomik ve askeri ittifak yapmaları bütün devletlerin
çıkarları ile üst üste düşmektedir. Bu ittifakın oluşması bölgede siyasi ve
askeri durumu dengeleyebilir.[12]
İsrail-Türkiye ve Azerbaycan
Askeri İşbirliğinin Değerlendirilmesi
Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail ile askeri işbirliği henüz yeni
başlamıştır. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki yakın dostluk ve işbirliğine
rağmen bugüne kadar iki ülke arasında askeri-siyasi bir anlaşma
imzalanmamıştır. Askeri işbirliği sadece eğitim amaçlı olmakta ve sınırlı bir
şekilde devam etmektedir.
1999 yılı başlarından itibaren yerli ve yabancı basında Azerbaycan’ın
NATO askeri güçlerini kendi topraklarında barındırması konusu tartışılmaya
başlandı. Bu teklifi Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’in Dış Politika Danışmanı
Vefa Guluzade gündeme taşıdı. Guluzade, bölgede ortaya çıkan siyasi ve askeri
gelişmelere karşı Azerbaycan’ın güvenliğini koruması için bunun gerekli
olduğunu vurguladı.[13]
Azerbaycan’da NATO askeri birliklerinin konuşlandırılmasının tartışıldığı bir
sırada Savunma Bakanı Sefer Ebiyev’in Türkiye’yi ziyaret etmesi, bu konu ile
çeşitli spekülasyonların yapılmasına neden oldu. Ebiyev ise yaptığı açıklamada
ziyaret zamanı Azerbaycan ve Türkiye arasında askeri anlaşmanın imzalanması
için Türk yetkililer ile görüştüğünü ifade etti.
Ebiyev’in Türkiye ziyaretinden bir ay sonra Şubat 1999’da ise Türkiye
Savunma Bakan Yardımcısı Korgeneral İbrahim Tulun’un ve Kara Kuvvetleri
Komutanı Orhan Tiryek’in Azerbaycan’ı ziyaret etmesi Azerbaycan’da batı askeri
güçlerinin konuşlandırılması konusunu yeniden tartışılmasına neden oldu, ancak
kısa bir süre sonra bu konu gündemden düştü. Bazı analizciler ABD önderliğinde
NATO’nun Balkanlarda askeri operasyonlara başladığı bir sırada bu konunun gündeme
taşınmasını, Rusya’nın Balkanlarda taviz vermeye ikna etmek için kullandığını
açıkladılar. Batılı askeri birliklerinin Azerbaycan’da konuşlandırılmasının bir
anda ‘unutulması’ ise NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru genişlediği bir zamanda
ABD’nin Rusya’ya karşı ikinci bir cepheyi açmak istememesi olarak yorumladı.[14]
Azerbaycan ve Türkiye arasındaki askeri işbirliğinden farklı olarak
İsrail-Türkiye askeri işbirliği hızla gelişmektedir. Bu işbirliği 1990’lı
yılların ortalarında başlamış ve bugüne kadar devam etmektedir. Uzun yıllar
Türkiye İslam dünyasını karşısına alarak İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye
fazla çaba harcamamıştır. Ancak PKK terörizmi ile mücadeleye başladıktan sonra
bazı Arap devletlerinin (Suriye, Irak, İran v.s.) PKK’yı destekledikleri ortaya
çıktıktan sonra Türkiye İsrail ile siyasi ve askeri işbirliğine önem vermeye
başladı.
PKK terörü ile mücadelede İsrail’in Türkiye’yi desteklemesi ve ordusunu
yüksek teknolojik silahlarla temin etmesinden sonra Türkiye hava sahasını
askeri tatbikatlar için İsrail’e açtı.[15]
İki ülke arasındaki siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerin gelişmesi üzerine
taraflar arasında istihbarat ilişkileri de gelişti. Özellikle PKK terörü ile
mücadelede ve Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasında İsrail istihbaratı Türkiye’ye
yardım etti.
Ekim 1999’da İsrail Başbakanı Ehut Barak’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret
sırasında taraflar arasında askeri, siyasi ve ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesi değerlendirildi.[16]
İsrail-Türkiye-Azerbaycan askeri işbirliğinin kurulması
bölgede her üç devletin de çıkarlarını koruyacak bir sistemin kurulmasına
yardımcı olacaktır. Her şeyden önce Azerbaycan Rusya’nın siyasi baskıları
karşısında güvenilir bir ittifak içerisinde olacak, Ermenistan-Azerbaycan
savaşında askeri yardım ve aradığı siyasi desteği bulacak, Hazar havzası enerji
kaynaklarını dünya pazarlarına taşıyan petrol boru hatlarının güvenliğini
sağlayacak ve Güney Azerbaycan sorununda İsrail ve Türkiye’nin desteğini
sağlayabilecektir. İran’ın İsrail politikasını dikkate alırsak Güney Azerbaycan
konusunda ve bölgede oluşan Rusya-İran-Ermenistan işbirliğine karşı
Azerbaycan’ı desteklemesi, İsrail’in Hazar havzasında ekonomik gelişmelerden
daha fazla yararlanmasına imkân sağlayacaktır. İsrail’in bölgede Azerbaycan ile
etkili bir işbirliği içinde olması aynı zamanda Kafkasya’daki radikal dini
akımların kontrol edilmesine yardımcı olacaktır. Azerbaycan bağımsızlığını
kazandıktan sonra özellikle Türkiye ile ilişkilerini geliştirmiş, Hazar havzası
enerji kaynaklarının kullanılması için yabancı petrol şirketleri ile imzaladığı
anlaşmadan Türkiye’ye % 6,75 pay vermiştir.[17]
Azerbaycan aynı zamanda İsrail’i bölgede Türkiye’den sonra ikinci önemli
müttefik ve ABD’ye açılan bir pencere olarak algılamıştır. Bu durum Ebülfez
Elçibey ve onu takip eden Haydar Aliyev döneminde de aynı şekilde devam
etmiştir. Azerbaycan İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye her zaman önem vermiş
ve İsrail’in sahip olduğu telekomünikasyon ve tarım teknolojilerinden
yararlanmanın yanında, ABD’deki İsrail lobisinin Azerbaycan’ın çıkarları
yönünde girişimde bulunmalarını hedeflemiştir.[18]
Bu bağlamda ABD’deki Yahudi lobisi Amerika’nın Azerbaycan’a yardımlarını
yasaklayan 907. madenin yürürlükten kaldırılması için başkan ve Senato ile bazı
görüşmelerde bulunmuştur.[19]
Türkiye ise Kafkasya’da Rusya ve İran’a karşı güvenilir bir müttefik
kazanacak, Hazar petrollerinin Türkiye üzerinden taşınmasını sağlayacaktır.
Azerbaycan’ın enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden dünya pazarlarına
taşınması konusu gündeme geldiğinde Rusya bu projeye karşı çıkarak
Bakü-Novorossyk petrol boru hattı projesini hayata geçirmeye çalıştı. ABD
petrol şirketleri Hazar havzasında Rusya’yı karşılarına almak istemedikleri
için bu hattın açılmasına itiraz etmedi, aynı zamanda bölgedeki boru hatlarının
kontrolünün Rusya’da kalmasını engellemek için Bakü-Supsa ve Bakü-Tiflis-Ceyhan
petrol boru hattı projesini hayata geçirmeye başladı.[20]
Azerbaycan-Türkiye ve Gürcistan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının
güvenliğin sağlamak için bir anlaşma imzaladıktan hemen sonra Rusya ve
Ermenistan buna karşı itiraz ederek bu anlaşmanın boru hattının güvenliğini
koruyan basit bir anlaşma değil askeri anlaşma olduğunu bildirdiler.[21]
Rusya, Ermenistan ve İran bölgede askeri bir ittifak kurabilirken, Rusya’nın
siyasi ve askeri baskılarından kurtulmak için Batı ile ilişkilerini geliştirmek
isteyen Azerbaycan ve Gürcistan da aynı haklara sahip olmalıdır. Rusya, İran ve
Ermenistan’ın kurdukları ittifak Azerbaycan ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü
ciddi şekilde tehdit etmektedir; Ermenistan Azerbaycan topraklarının % 20’sinin
kontrolünü eline geçirmiş, Gürcistan’da Abhaz ve Güney Osetya Rusya’nın desteği
ile fiilen bağımsızlığını ilan etmiştir. Gürcistan ve Azerbaycan’ın ister
siyasi ister askeri olsun-bir ittifak içinde bulunmaları kendi güvenliklerini
korumak içindir.
Ekonomik İşbirliğinin
Boyutları
Azerbaycan’ın Türkiye ile ticari ilişkilerinin gelişmesine rağmen,
İsrail ile olan ticari ilişkileri çok düşük düzeydedir. (Bkz: Tablo1)
Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail ile olan ticari ilişkileri.
Ülkeler
|
Yıllar
|
||
1996/Bin $
|
1997/ bin $
|
1998/ bin $
|
|
Türkiye’den İthalat
|
216 257
|
179 701
|
220 110
|
Türkiye’ye İhracat
|
39 048
|
41 283
|
135 187
|
İsrail’den İthalat
|
5700
|
5882
|
8794
|
İsrail’e İhracat
|
3,6
|
2335
|
389
|
Kaynak: Azerbaycan Devlet İstatistik komitesi
Tablodan da görüleceği üzere Azerbaycan’ın Türkiye ile ticaret hacmi
1996 yılında 1997’deki ticaret hacminden fazladır. Ancak 1998 yılındaki ticaret
hacmi 1996 yılındakinden daha da çoktur. 2000 yılı verilerine göre Türkiye
şirketleri Azerbaycan’a 1,2-1,3 milyar Dolar yatırım yapmıştır. Azerbaycan’da
yapılan yolsuzluklar ve bürokrasi engeli yabancı sermayenin ülkeye girmesinde
başlıca engellerden biridir. Bu nedenlerden dolayı 1999 yılında ise 200 Türkiye
şirketi Azerbaycan’ı terk etmeye mecbur kalmıştır.
İsrail ile yapılan ticarette Azerbaycan daha çok petrol ve petrol yan
ürünleri ihraç etmektedir. Buna karşılık İsrail’den elektronik mallar ithal
edilmektedir. Bakcall haberleşme şirketi Azerbaycan’a en fazla yatırım yapan
İsrail şirketlerinden biridir ve son yıllarda Azerbaycan telekomünikasyon
sistemine yaklaşık 60 milyon dolar yatırmıştır.[22]
Azerbaycan-Türkiye ve Azerbaycan-İsrail ekonomik ilişkilerinde petrol
boru hatları büyük önem arz etmektedir. İsrail, Hazar petrolünün
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Akdeniz’e kadar gelmesinden sonra, petrolün
bir bölümünü denizin dibi ile inşa edilecek boru hattı ile İsrail’e ulaştırmak
için projeler geliştirmiştir.[23]
Bu hiç de uygulanamayacak bir proje değildir. Eğer Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hattı tam kapasite ise çalışırsa, İsrail
güvenilir bir kaynaktan enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayacaktır.
Transhazar gaz boru hattı inşa edilirse (Hazar’ın dibi ile inşa
edilmesi planlanan boru hattı ile Türkmenistan doğal gazının Azerbaycan ve
Gürcistan üzerinden Türkiye’ye taşıyacak proje) daha sonra bu hattı İsrail’e
kadar uzatmak mümkündür. Şubat 1999 yılında İsrail’in Marhav şirketi Başkanı
İosif Mayman Azerbaycan devlet Başkanı Aliyev ile yaptığı görüşmede Transhazar
doğal gaz boru hattı projesi hakkında bilgi vererek, projenin 3 milyar Dolara
mal olacağını ve bunun 1/3’nin Eksimbank tarafından finanse edileceğini
bildirdi. Bu projenin Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, ABD
tarafından desteklenmesine ve 18 Ekim 1999 yılında AGİT İstanbul Zirve
Toplantısında ‘Transhazar Boru hattının hayata Geçirilmesi Hakkında’ hükümetler
arası bildirge imzalanmasına rağmen henüz bir ilerleme kaydedilmemiştir.[24]
Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Transhazar boru hatları Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye ve
İsrail arasında sadece ekonomik işbirliğinin gelişmesine yardımcı olmamış, aynı
zamanda siyasi ve askeri güvenlik alanlarında da işbirliği yapmalarına olanak
sağlamıştır. Nitekim boru hattının güvenliğini sağlamak için Türkiye PKK terör
örgütüne karşı çok geniş askeri operasyona başlamış, Azerbaycan ve Gürcistan
ile askeri işbirliğini daha da geliştirmiştir. Boru hatlarının güvenliğini
sağlamak için yapılan askeri operasyonlara ABD ve batılı devletler Türkiye’ye
her hangi bir baskı uygulamamıştır. Boru hatlarının güvenliği Azerbaycan,
Türkiye ve Gürcistan arasında ileride başka devletlerin de katılabileceği bir
ekonomik, politik ve askeri ittifakın kurulmasına neden olmuştur.
Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi inşa edildikten sonra Türkiye yılda 400
milyon Dolar toprak ve pompalama hakkı alacak ve petrole olan ihtiyacını
buradan karşılayacaktır. İskenderun’da
inşa edilecek bir milyon varillik petrol borası Türkiye’ye önemli bir mevki kandıracak,
hattın Türkiye’den geçen 1037
km bölümü inşaat sektörüne ve yan sanayiye büyük
canlılık kazandıracaktır. Boru hattının yapımında 500 bin kişi istihdam edecek,
inşaat yan sanayideki istihdamla birlikte işsizlik sorunu bir ölçüde
hafifleyecek, Akdeniz bölgesinde armatörlük ve liman hizmetleri gelişecek,
Mersin limanı canlanacak ve Türkiye’nin Orta Doğu’ya olan enerji bağımlılığını
önemli ölçüde azalacaktır.
Hazar Havzası Enerji
Kaynakları ve Petrol
Boru Hattı ‘Savaşı’nda Rusya, İran ve Ermenistan’ın İzlediği Politika
Hazar havzası enerji kaynaklarının dünya pazarlarına ulaştırılması için
verilen mücadelenin en önemli jeopolitik oyuncularından biri de Rusya
Federasyonudur. Azerbaycan yabancı petrol şirketleri ile anlaşma imzalamadan
önce Rusya görüşmelere katılmak için müracaat etse de olumlu cevap almamıştı.
Ancak daha sonra Rusya’nın baskılarına karşı dayanamayan Azerbaycan (Özellikle
Dağlık Karabağ ve BDT Ortak Güvenil Anlaşmasına Azerbaycan’ın da üye olması
için) LuKoil petrol şirketini görüşmelere davet etti ve anlaşma şartlarına göre
Rusya % 10 paya sahip oldu. Rusya’nın Hazar havzası politikasını
değerlendirdiğimiz zaman çelişki içinde olduğunu görmekteyiz. Büyük bir
gayretle enerji kaynaklarına sahip olmak isteyen Rusya, anlaşma imzalandıktan
sonra anlaşmanın Rusya’nın ekonomik çıkarlarına ters düştüğünü açıkladı.[25]
Anlaşma imzalandıktan sonra da Rusya ‘yakın çevre’ olarak nitelendirdiği Hazar
havzasına batı sermayesinin girmesini önlemek için Azerbaycan’a karşı ekonomik,
siyasi ve askeri baskılarına devam etti. Ancak bölgedeki ekonomik gelişmeyi
engelleyemeyeceğini anlayan Rusya erken üretim petrolün kendi arazisinden
taşınması için bazı girişimlerde bulundu. Bu çerçevede kuzey boru hattının
(Bakü- Novorossiyk) güvenliğini sağlamak için Aralık 1994’de Çeçenistan’da
askeri operasyonlara başladı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan projesine karşı ‘Kürt
Meselesini’ gündeme taşıdı. 29 Nisan 1997 yılında Moskova’da Kürdistan Milli
Kurtuluş Teşkilatı’nın BDT ve Doğu Avrupa temsilcisi Mahir Galat basın toplantısı
yaparak, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Kürtlere karşı düzenlediği askeri
operasyonları durdurmadığı taktirde ‘boru hattı savaşının’ başlayacağını ve
Kürt militanların Azerbaycan petrolünü Türkiye üzerinden batıya taşıyan
güzergahta terör eylemleri gerçekleştireceklerini açıkladı. Galat, daha sonra
Çeçenistan Rusya için nasıl bir alınmaz kale olduğunu kanıtladıysa, Kürt
militanlarının da aynen öyle yapacaklarını ifade etti.[26]
Bu arada LuKoil şirketinin bir yetkilisi ‘Türkiye’den geçen petrol hattının
taslaklarında hat Kürdistan’dan geçiyor. Ne Rusya ne de Türkiye Kürtler
konusunda bir şey yapamazlar’ diyerek bu konuyu gündemde tutmaya çalıştı.[27]
Rusya, aynı zamanda Hazar havzası enerji kaynaklarının geleceğinin herhangi
kıyıdaş devletin tek taraflı olarak belirleyemeyeceğini iddia ederek,
anlaşmanın maddelerini tartışmaya açmayı ve böylece Güney Kafkasya’da batının
ekonomik ve siyasi nüfusunun yayılmasını durdurmayı hedefliyordu.
Sonuçta, Rusya boru hattı konusunda batılı şirketlere baskı yaparak
1995’te Bakü-Novorossiysk hattını erken üretim petrol boru hattı olarak kabul
ettirdi.[28]
Rusya’nı karşılarına almak istemeyen batılı devletler kuzey boru hattını kabul
etseler de bu hatta alternatif olan batı hattı (Bakü-Supsa) projesini hayata
geçirdiler.
1990’lı yıllarda Azerbaycan yabancı petrol şirketleri ile görüşmelere
başladığı sırada İran, gelişmeleri dikkatle izliyor ve görüşmelere katılmak
istiyordu. Ancak ABD petrol şirketlerinin itirazları sonucunda İran görüşmelere
alınmadı. Azerbaycan batılı petrol şirketlerinin bu talebine boyun eğmek
zorunda kaldı. ‘Asrın Anlaşması’ndan pay alamayan İran, Azerbaycan’a karşı daha
sert tavır almaya başladı. Karabağ savaşında Ermenistan’a ekonomik yardım
yapması, Rusya’nın Ermenistan’a bedava olarak verdiği bir milyar dolarlık
silahın İran üzerinden Ermenistan’a taşınmasına izin vermesi de bunu bir
sonucudur. Hazar’ın hukuki statüsü konusunda ise İran, Rusya’nın ileri sürdüğü
tezi desteklese de, yapılan görüşmelerde sürekli farklı görüşler savunmuştur.
İran daha sonra Azerbaycan’ın imzaladığı başka petrol anlaşmalarına
katılmasına rağmen Azerbaycan’a karşı izlediği politikada değişiklik yapmadı.
Çünkü, daha önemli bir konuda (petrol boru hatları) Azerbaycan ve batılı petrol
şirketleri İran’ı bertaraf etmek istiyorlardı. Buna karşılık İran, Hazar
Denizi-İran körfezi Süper Kanal İnşaatı Projesini, Neka-Tahran Boru Hattı
Petrol Boru Hattı Projesini[29]
ve Azerbaycan petrolünü alarak iç tüketimde kullanacağını ve kendi petrolünü
İran Körfezinden dünya piyasalarına çıkarmayı amaçlayan projeyi[30]
ortaya koydu. Hazar petrolünü uluslararası piyasalara taşıyacak en kısa ve ucuz
projenin İran’dan geçen boru hattının olmasına rağmen Azerbaycan ve batılı
petrol şirketleri buna karşı çıktı. Çünkü:
- İran Hazar petrollerinin kontrolünü eline geçirecekti,
- İleride Azerbaycan ve ABD ile ilişkilerinde bir gerginlik ortay6a çıktığında boru hattını koz olarak kullanabilirdi,
- Nükleer silah elde etmek isteyen İran için ek maddi kaynaklar sağlanmış olurdu ve
- İran, ABD tarafından terörizmi destekleyen devlet olarak tanımlanmıştı.
İran’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan projesine karşı çıkmasındaki en önemli
nedenlerden biri bölgede Türkiye’nin nüfuzunun artmasıdır. Çünkü boru hattı
Türkiye üzerinden geçerse enerji kontrolü Türkiye’nin elinde olacak ve bölge
devletleri ile ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerini geliştirmesi İran’ı bir
az daha bölge dışına itecektir.
Azerbaycan’ın yabancı petrol şirketleri ile anlaşma imzalamasından
hemen sonra Rusya ve İran Hazar’ın hukuki statüsü sorununun tartışmaya açtı.
Yaklaşık on yıldır devam eden görüşmelere rağmen bu konuda Hazar’a kıyısı olan
devletler anlaşmaya varmamıştır. İran, Azerbaycan’ın önerdiği ortay hat
paylaşımını kabul etmeyerek kondominimum (beraber paylaşım) prensibini ileri
sürüyor. Hazar’ın hukuki statüsü İran için o kadar ‘öneme’ sahiptir ki 23
Temmuz 2002’de Alov, Araz ve Şerg petrol kuyularında jeofizik araştırma yapan
Azerbaycan gemisini askeri gemiler ve savaş uçakları ile ablukaya alarak
bölgeye terk etmediği takdirde ateş açacağını bildirmesi üzerine Azerbaycan ve
İran arasında ciddi kriz yaşandı.[31]
BP-AMOKO şirketi bu bölgede çalışmalarını durdurduğunu açıkladı. Bu olaydan
sonra İran savaş uçakları Azerbaycan hava sınırlarını ihlal ederek Bakü’nün
üzerinden birkaç defa uçtu. Azerbaycan soğukkanlı bir şekilde İran’a itiraz
etti ve bu olay İran’ın tahmin ettiği kadar etkili olmadı. Azerbaycan’da
faaliyet gösteren İran yanlısı olan siyasi birlikler de buna itiraz etti ve
İran için Müslümanlığın tahmin edildiği kadar önemli olmadığı anlaşıldı.
Aliyev’in iktidara gelmesinden birkaç yıl sonra Güney Azerbaycan
sorununun gündemden düştüğünü fark eden İran, Aliyev iktidarını desteklemeye
başlasa da ekonomik ilişkilerini alt düzeyde tutmaya çalıştı. Çünkü İran
hükümetine göre ekonomik açıdan gelişmiş Azerbaycan İran için büyük bir tehlike
kaynağıdır.[32]
Azerbaycan Hazar havzasındaki enerji kaynaklarını dünya pazarlarına
ulaştırmak için çeşitli projeler üretirken Gürcistan kendi açısından çok etkili
bir genel durum değerlendirmesi yaparak Hazar havzasındaki petrolü dünya
pazarlarına taşıyacak petrol boru hatlarının kendi topraklarından geçmesi için
görüşmelere başladığı bir zamanda Ermenistan Azerbaycan topraklarının işgaline
devam ederek kendisini bu sürecin dışında bıraktı.
Amerikan Ermeni
Asamblesi, ABD Kongresinin Ermeni Sorunlarıyla İlgili Grubun eş başkanı ve
Temsilciler Meclisi üyesi Joe Nollenberg ve grubun diğer eş başkanı Frank Pallone
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı konusunun Amerikan Senatosu’nda
tartışılması için bir tasarı hazırladılar. Tasarıda
ayrıca, Amerika Ticaret ve Kalkındırma Ajansının Trans-Ermenistan
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının maliyeleştireceği taktirde Amerika
petrol şirketlerin 400–700 milyon Dolar arasında tasarrufta bulunulacağı
konusunda bilgi verilmişti.[34]
Bunun dışında son
zamanlarda Ermenistan ve Rusya basınında Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
hattının Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarının 10–15 km ötesinden
geçeceğini ve askeri operasyonların başladığı taktirde Ermenistan’ın boru
hattının güvenliğine garanti veremeyeceği ancak boru hattının Ermenistan
toprakları üzerinden geçtiği taktirde Ermenistan’ın askeri operasyonlara başlamasının
çok düşük bir ihtimal olduğu ve hatta hiç bir zaman başlamayacağı konusunda
haberler yayınlanmaya başladı.[35]
Son zamanlarda bölgede gelişen siyasi ve ekonomik olayların ışığında
Ermenistan’ın çok geç kalmış Hazar havzası enerji hatları politikasının başarılı
bir sonuca ulaşmasının mümkün olmadığını söylemek mümkündür.
Azerbaycan’ın İsrail ve
Türkiye ile İşbirliğinin Olumlu ve Olumsuz Etkileri
Azerbaycan’ın İsrail ve Türkiye ile işbirliğinin bazı olumlu ve olumsuz
etkileri vardır. Olumlu etkilerini göz önünde bulundurursak bu işbirliği
sonucunda Azerbaycan, yeni teknolojilere sahip olabilir, kendi güvenliğini
pekiştirir ve askeri yeteneğini büyük ölçüde arttırabilir. Ayrıca uluslararası
alanda kredi notunu yüksek tutarak sermaye girişini sağlar ve Yahudi lobisini
Azerbaycan’ın çıkarlarını korumaya ikna edebilir. Bundan başka İran ve
Rusya’nın baskılarına karşı bu ülkelerin desteğini kazanabilir.
İşbirliğinin olumsuz yanlarını değerlendirdiğimizde ise bu bölgede
ciddi sorunların ortaya çıkmasına, İslam dünyası ve İran ile olan ekonomik
ilişkilerini etkiler. Azerbaycan bağımsızlığının ilk yıllarında İsrail ve
ABD’den değil daha çok Arap devletlerinin siyasi ve ekonomik desteğini
hissetmişti. Bu işbirliği Rusya ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerini zedeler
nitekim Rus yetkililer her fırsatta Rusya’da yaşayan 800 bin Azerbaycan
vatandaşını geri göndereceği taktirde Azerbaycan’ın bu yükü kaldıramayacağı ile
tehdit etmektedir.[36]
Her şeye rağmen Rusya ve İran Azerbaycan’ın en büyük ticari ortaklarıdır. Bu
ilkelerin Azerbaycan’a karşı sadece sınırlarını kapaması üretimi durdurur.
[1] İsrail Azerbaycan ve Gürcistan’da (Gürcistan Büyükelçiliği aynı
zamanda Ermenistan’da a akredite olmuştur) Büyükelçilikler açtıktan sonra bu
ülkelerde yaşayan Yahudilerin kültürel teşkilatlanmalarına önem vererek bu
ülkelerde Yahudi varlığının devam etmesine çalışsa da ciddi ekonomik sorunlara
karşılaşan Yahudilerin İsrail’e göç etmelerine imkân sağlamıştır. Bülent Aras,
‘İsrail-Kafkas Ülkeleri İlişkileri’, Zaman, 18 Ağustos 1998.
[2] Zerkalo Gazetesi, 21
Temmuz 1998.
[3] Halk Gazeti, 27 Mart
1999.
[4] Azerbaycan Gazetesi, 21 Nisan 1997.
[5] Tatul Hakobyan, ‘Formula Bezopasnosti-‘3+3’ . Daha geniş bilgi için bkz: http://www.armenia.ru/azg/20010
724/2407200101.html.
[6] İgor Muradyan,
Ameriko-İranskoe Politiçeskiye Otnoşeniya, Daha geniş bilgi için bkz: http://www.artsakhworld.com/igor_muradian/iran2/1.html
[7] Zerkalao Gazetesi, 3 Ekim 1999.
[8] Anar
Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya-Azerbaydjan: Realnost i Prespektivı” Daha
geniş bilgi için bkz: http://www.ca-c.org/online/2000/journal_rus/cac08_2000/11.veliev.shtml
[9] Turan Haber Ajansı, 6 Aralık 1999.
[10] SNARK Haber Ajansı, 10 Aralık 1999.
[11] Azg Gazetesi, 23 Ocak 2000.
[12] Zerkalo Gazetesi, 1999, No134.
[13] Daha geniş bilgi için bkz. http://www.ozgurpolitika.org/2001/08/24/hab45.html
[14] Veliyev, Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[15] Türkiye-İsrail askeri işbirliği hakkında geniş bilgi için bkz: Nezih Tavlaş, ‘Türkiye-İsrail Güvenlik ve
İstihbarat İlişkileri’, Avrasya Dosyası (İsrail Özel),
Sonbahar 1994, Cilt:1, Sayı:3, ss. 5-32,
ve Osman Metin Öztürk, ‘Türkiye-İsrail Askeri İşbirliği Üzerine’, Avrasya
Dosyası (İsrail Özel), İlkbahar 1999, Cilt: 5, Sayı: 1, ss. 251–258.
[16] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[17] Nesib Nesibli, Azerbaycan Jeopolitiği ve Petrol,
Bakü 2000, Hazar Üniversitesi Yayınevi, s. 20.
[18] Aras, İsrail-Kafkas Ülkeleri…,
[19] Ruben Markaryan, ‘Starşilka Pro Turbı’. Daha geniş bilgi için bkz: http://golos.arminco.com/2000/
January_2002/29/st02.html
[20] 29 Ekim 1998’de Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan ve
Kazakistan Devlet Başkanları ile ABD Enerji Bakanı, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol
boru hattını destekleyen ‘Ankara Deklarasyonu’nu imzaladılar. Bu taahhüt Nisan
1999’da teyit edildi. Daha geniş bilgi için bkz: Svante E. Cornell, ‘Kafkaslar
ve Orta Asya’da Jeopolitik ve Stratejik Ortaklıklar’. http://www.kafkas.org.tr/prespektif/
Kafkaslar_ve_ortaasyada_ortakliklar_.htm
[21] Hakobyan, Formula Bezopasnosti…,
[22] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[23] Bülent Aras, ‘Soğuk Savaş Sonrasının Gerçekleri: Azerbaycan ve Orta
Asya’da İsrail’in Stratejisi’, Middle East Polisy, Cilt 5, 4 Ocak 1998, ss. 69–70.
[24] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[25] Azerbaijan International, Sonbahar, 1994, ss. 27–28.
[26] Halk Gazetesi, 3 Ağustos 1997.
[27] David Nissman, ‘Kürtler, Ruslar ve Boru Hattı’,
Avrasya
Etütleri, Cilt: 2, Sayı: 1
[28] Nesibli, Azerbaycan Jeopolitiği…, s. 71.
[29] Middle East Economic Digest, 30 Ekim 1998, s. 9.
[30] Nesibli, Azerbaycan Jeopolitiği…, s. 9.
[31] Ariel
Kohen, Zadaçi v Sfere Zaşitı Bezopasnosti Kaspiyskih Uglevodorodov ot
Posyagatelst İrana, Daha geniş bilgi için bkz: http://www.ca-c.org/online/2002/journal_rus/cac-01/05.cohru.shtml
[32] Muradyan, Ameriko-İranskoe Politiçeskiye…,
[33] Daha geniş bilgi için bkz: http://www.525ci.com/961/gundem.htm#01
[34] Azg, 17 Haziran 2001.
[35] Armen
Khanbabayan, “Marşrut Kaspiiskoy Nefti Mojet Bıt Peresmotren”, Tam metni için bkz: http://www.ng.ru/cis/2001-06-22/5_kaspiy.html
[36] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder