Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Ocak 2012 Salı

İsrail’in Azerbaycan Politikası ve Türkiye


Dr. Hatem Cabbarlı, Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı  


Giriş
1980’li yılların sonlarına kadar İsrail’in dış politikasında Kafkasya cumhuriyetleri ve özellikle Azerbaycan söz konusu olmamıştır. Ancak 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra Güney Kafkasya’da yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler İsrail’in de dikkatini çekmiş, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın bağımsızlığını tanımıştır.   

İsrail, ABD ve Avrupa ülkeleri kadar olmasa da 1990’lı yılların başlarından itibaren Kafkasya’da gelişen siyasi ve ekonomik olaylarla ilgilenmiş, bölgede yaşayan Yahudi nüfusun güvenliğini sağlamaya çalışmış ve İsrail’e göç etmek isteyen Yahudilere yardım etmiştir.[1]

Bu makalede, Azerbaycan’ın bağımsızlığını elde etmesinden sonra İsrail-Azerbaycan ilişkilerine açıklık getirilmiş, özellikle 1990’lı yılların ortalarından sonra iki ülke arasında gelişen siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel ilişkiler değerlendirilmiştir. Bu bağlamda İsrail’in Azerbaycan politikasında Türkiye’nin rolü ve etkileri ele alınmıştır. İsrail’in Türkiye ile olan ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğinin kendisine sağladığı avantaj ve Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin derinliğini dikkate alarak Azerbaycan ile olan ilişkilerinde bu etkenlerden yararlanmaya çalışmasının nedenlerine değinilmiş ve İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin daha ileri götürülmesi içi Türkiye’nin üstlendiği/üstleneceği misyon değerlendirilmiştir.

İsrail-Azerbaycan İlişkilerinin İlk Dönemi
1990’lı yılların birinci yarısına kadar İsrail-Azerbaycan ilişkilerinde ciddi bir gelişme söz konusu olmamıştır. İsrail Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanısa da iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmamıştı. Bu dönemde Azerbaycan’ın iç politikasında yaşanan sorunlar, gelişmekte olan Azerbaycan-İran ilişkileri ve İran’ın Azerbaycan’ın iç işlerine müdahale etme yeteneği İsrail-Azerbaycan ilişkilerini etkilemiştir.

Ancak 1995 yılından itibaren iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmeye başladı. İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu’nun 1998 yılında Azerbaycan’ı ziyaret etmesinden sonra taraflar arasındaki ilişkiler hızla gelişmeye başladı.[2] 1999 yılı başlarında ise İsrail Dışişleri Bakanlığı Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Merkezi ve Doğu Avrupa Bölüm Başkanı Şimon Ştayn’ın Azerbaycan’a yaptığı ziyaret zamanı Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev, Başbakan Artur Rasizade ve Dışişleri Bakanı Tofik Zulfükarov ile görüşmesi İsrail-Azerbaycan dostluğunu daha da pekiştirdi.[3] Ştayn’ın Devlet Başkanı Aliyev ile yaptığı görüşmede Azerbaycan Dışişleri Bakanı Zulfikarov’un İsrail’i ziyaret etmesi kararlaştırılsa da bu ziyaret gerçekleşmedi.

İsrail-Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesi İran’ı ciddi bir biçimde rahatsız etmiş ve endişe duymuştur. İran hükümeti Azerbaycan’a itiraz ederek İslam dünyasının düşmanı olan Siyonist rejimle iyi ilişkiler kurarsa Azerbaycan’ın ciddi sorunlarla karşılaştıracağını ifade etti. İran’ın bu itirazlarını Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ciddi bir şekilde yanıt verdi. Hatta dönemin Dışişleri Bakanı Hasan Hasanov yaptığı bir açıklamada İran’ın Müslüman devlet olmasına rağmen Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal eden Ermenistan ile ekonomik ve askeri işbirliği yaptığını ve İsrail’in İran topraklarını işgal etmediği için Azerbaycan-İsrail arasındaki ilişkilerinden rahatsız olmaması gerektiğini ifade etti.[4] İran Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Hasan Rohani Azerbaycan’a yaptığı ziyaret sırasında Devlet Başkanı Aliyev’le yaptığı bir görüşmede Azerbaycan-İsrail ilişkilerinden rahatsız olduklarını dile getirirken, Aliyev İran’ın Azerbaycan’a yaptığı baskılara rağmen İsrail ile işbirliğine devam edeceklerini ifade etti.[5]

1990’lı yılların başlarında İran Azerbaycan’da etkin bir durama geleceğini ümit etse de daha sonra bunun mümkün olmayacağını anladı. Özellikle Azerbaycan’da faaliyet gösteren İran yanlısı İslamcı partilere karşı hükümetin uyguladığı siyasi baskı İran’ın faaliyet alanını kısıtladı. İran aynı zamanda kuzey-batı bölgesinde yaşayan Azerbaycan Türklerini kontrol altında tutmak için Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal eden Dağlık Karabağ Ermenileri ile ekonomik ilişkilerini geliştirdi[6]

İran’ın itirazlarına karşılık cevap veren Azerbaycan, İsrail ile ilişkilerinde İslam dünyasını karşısına almamaya çalışmıştır.  Özellikle Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşmiş Arap Emirliklerinden düşük faizle kredi alan (İslam Bankası ve Kuveyt Fonu Azerbaycan’a düşük faizle 45 milyon Dolar kredi vermiştir) Azerbaycan bu bağlamda dengeli bir politika izlemeyi tercih etmiş ve İsrail’de Büyükelçilik açmayı her defasında ekonomik sıkıntıları gerekçe göstererek ertelemiştir.  

Güney Kafkasya’da İsrail-Türkiye-Azerbaycan İşbirliği mi?
1990’lı yılların başlarından itibaren Güney Kafkasya’da gelişen siyasi ve askeri gelişmeler (Dağlık Karabağ Savaşında Rusya’nın Ermenistan’ı desteklemesi, Azerbaycan’ın Ortak Güvenlik Anlaşması’nı imzalaması için Rusya’nın uyguladığı baskı ve Rusya’nın Ermenistan’a karşılıksız olarak verdiği yaklaşık bir milyar Dolarlık askeri yardım) Azerbaycan’ın güvenliğini tehdit etmektedir. 1 Ekim 1999’da Rusya’nın ‘yanlışlıkla’ Azerbaycan’ın Zagatala iline füze fırlatması yerli ve yabancı basında Rusya’nın Azerbaycan’a karşı uyguladığı siyasi ve askeri baskının göstergesi olduğu konusunda haberler yayımlandı.[7]

Vladimir Putin’in Rusya’da iktidara gelmesinden sonra Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde bazı olumlu gelişmelerin yaşanmasına rağmen, Rusya Hazar Havzası enerji kaynaklarının kullanılması ve dünya pazarlarına ulaştırılması konusunda halen Azerbaycan’a baskı uygulamaktadır.

Güney Kafkasya’da İran-Ermenistan-Rusya ve İran-Ermenistan-Yunanistan işbirliğinin gelişmesi de Azerbaycan’ı rahatsız etmektedir. Bu ülkelerin işbirliği yapmalarındaki başlıca amaç bölgede Türkiye’nin hareket alanını kısıtlamak ve Azerbaycan’ı bölgenin ekonomik ve siyasi gelişmelerin dışında bırakmaktır. Son yıllarda Yunanistan ve Türkiye arasında Kıbrıs ve Ege Denizi sorunlarının gündeme taşınması İran-Ermenistan-Yunanistan ittifakını hızlandırmıştır. Yunanistan’ın NATO üyesi olduğunu dikkate alırsak İran ile askeri bir ittifak kurmasının mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Son yıllarda bölgede yaşanan siyasi gelişmeler ise İran-Ermenistan-Rusya ittifakının daha kolay gerçekleşeceğine işaret etmektedir. Bu ittifak bir anlaşma ile onaylanırsa Azerbaycan dost olmayan devletler tarafından çembere alınacaktır. Ancak Azerbaycan Türkiye ile siyasi-askeri bir anlaşma imzalar ve son yıllarda tartışılan İsrail-Türkiye-Azerbaycan işbirliğini gerçekleştirebilirse İran-Ermenistan-Rusya ittifakının etkilerini bir dereceye kadar azaltabilir.[8]

1999 yılının sonlarından itibaren ABD’nin önderliğinde İsrail-Türkiye-Azerbaycan işbirliği olasılığının gündeme taşınması İsrail-Azerbaycan ilişkisinde yeni bir dönemini başlattı. Aralık 1999’ yılında Azerbaycan-Amerika-İsrail Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Efraim Sney’in Azerbaycan’a yaptığı ziyaret sırasında Aliyev’le görüştü. Sney’i kabul eden Azerbaycan Milli Meclisi Parlamentolar Arası İlişkiler ve Uluslararası Meseleler Komisyon Başkanı Rza İbadov iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirerek, İsrail-Türkiye-Azerbaycan işbirliği için uygun ortamın oluştuğunu ifade etti. Sney ise İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin gelişmesinden memnun olduğunu ve ABD’nin Azerbaycan’a yardımını yasaklayan 907. maddenin kaldırılması için çaba harcayacağını bildirdi.[9]

Milli Meclis Parlamentolar Arası İlişkiler ve Uluslararası Meseleler Komisyon üyesi Vladimir Timoşenko ise İran-Rusya-Ermenistan askeri işbirliğine karşı İsrail-Türkiye-Azerbaycan arasında da askeri anlaşmasının imzalanması gerektiğini vurguladı.

Ermenistan basını bu haberi manşetten vererek İsrail-Türkiye-Azerbaycan askeri anlaşması imzalandığını bildirdi. İsrail’in Gürcistan ve Ermenistan Büyükelçisi Ran Gidor Ermenistan’ın SNARK Haber Ajansı’na konuyla ilgili yaptığı açıklamada böyle bir anlaşmanın imzalanmadığını ve Sney’in Azerbaycan ziyareti hakkında kendisine bilgi verilmediğini açıkladı.[10] Ocak 2000 yılında İsrail’i ziyaret eden Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan İsrail-Türkiye askeri işbirliğinden ve Azerbaycan’ın da bu işbirliğine katılmak istemesinden rahatsız olduklarını dile getirerek, Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin dikkate alınması gerektiğini ve İsrail-Türkiye askeri işbirliğinin Ermenistan’a karşı kullanılmamasını ifade etti.[11]

İsrail ve Azerbaycan arasında askeri anlaşmanın imzalanması konusu Azerbaycan kamuoyunda olumlu karşılandı. İktidar ve muhalif partiler de bu tür bir işbirliğinden memnun olacaklarını bildirdi. Bölge devletlerinden Gürcistan’ın da Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmektedir. Aynı zamanda her iki ülkede İsrail ile işbirliği yapmaktadır ve eğer Gürcistan da İsrail-Türkiye-Azerbaycan ittifakına katılırsa bölgesel güvenliğin ve işbirliğinin oluşumuna önemli katkıda bulunacaktır. Güney Kafkasya’da İran-Rusya-Ermenistan işbirliğini göz önünde bulundurduğunda İsrail, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın siyasi, ekonomik ve askeri ittifak yapmaları bütün devletlerin çıkarları ile üst üste düşmektedir. Bu ittifakın oluşması bölgede siyasi ve askeri durumu dengeleyebilir.[12] 

    
İsrail-Türkiye ve Azerbaycan Askeri İşbirliğinin Değerlendirilmesi
Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail ile askeri işbirliği henüz yeni başlamıştır. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki yakın dostluk ve işbirliğine rağmen bugüne kadar iki ülke arasında askeri-siyasi bir anlaşma imzalanmamıştır. Askeri işbirliği sadece eğitim amaçlı olmakta ve sınırlı bir şekilde devam etmektedir.

1999 yılı başlarından itibaren yerli ve yabancı basında Azerbaycan’ın NATO askeri güçlerini kendi topraklarında barındırması konusu tartışılmaya başlandı. Bu teklifi Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’in Dış Politika Danışmanı Vefa Guluzade gündeme taşıdı. Guluzade, bölgede ortaya çıkan siyasi ve askeri gelişmelere karşı Azerbaycan’ın güvenliğini koruması için bunun gerekli olduğunu vurguladı.[13] Azerbaycan’da NATO askeri birliklerinin konuşlandırılmasının tartışıldığı bir sırada Savunma Bakanı Sefer Ebiyev’in Türkiye’yi ziyaret etmesi, bu konu ile çeşitli spekülasyonların yapılmasına neden oldu. Ebiyev ise yaptığı açıklamada ziyaret zamanı Azerbaycan ve Türkiye arasında askeri anlaşmanın imzalanması için Türk yetkililer ile görüştüğünü ifade etti.

Ebiyev’in Türkiye ziyaretinden bir ay sonra Şubat 1999’da ise Türkiye Savunma Bakan Yardımcısı Korgeneral İbrahim Tulun’un ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orhan Tiryek’in Azerbaycan’ı ziyaret etmesi Azerbaycan’da batı askeri güçlerinin konuşlandırılması konusunu yeniden tartışılmasına neden oldu, ancak kısa bir süre sonra bu konu gündemden düştü. Bazı analizciler ABD önderliğinde NATO’nun Balkanlarda askeri operasyonlara başladığı bir sırada bu konunun gündeme taşınmasını, Rusya’nın Balkanlarda taviz vermeye ikna etmek için kullandığını açıkladılar. Batılı askeri birliklerinin Azerbaycan’da konuşlandırılmasının bir anda ‘unutulması’ ise NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru genişlediği bir zamanda ABD’nin Rusya’ya karşı ikinci bir cepheyi açmak istememesi olarak yorumladı.[14]

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki askeri işbirliğinden farklı olarak İsrail-Türkiye askeri işbirliği hızla gelişmektedir. Bu işbirliği 1990’lı yılların ortalarında başlamış ve bugüne kadar devam etmektedir. Uzun yıllar Türkiye İslam dünyasını karşısına alarak İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye fazla çaba harcamamıştır. Ancak PKK terörizmi ile mücadeleye başladıktan sonra bazı Arap devletlerinin (Suriye, Irak, İran v.s.) PKK’yı destekledikleri ortaya çıktıktan sonra Türkiye İsrail ile siyasi ve askeri işbirliğine önem vermeye başladı.

PKK terörü ile mücadelede İsrail’in Türkiye’yi desteklemesi ve ordusunu yüksek teknolojik silahlarla temin etmesinden sonra Türkiye hava sahasını askeri tatbikatlar için İsrail’e açtı.[15] İki ülke arasındaki siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerin gelişmesi üzerine taraflar arasında istihbarat ilişkileri de gelişti. Özellikle PKK terörü ile mücadelede ve Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasında İsrail istihbaratı Türkiye’ye yardım etti.

Ekim 1999’da İsrail Başbakanı Ehut Barak’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında taraflar arasında askeri, siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi değerlendirildi.[16]

İsrail-Türkiye-Azerbaycan askeri işbirliğinin kurulması bölgede her üç devletin de çıkarlarını koruyacak bir sistemin kurulmasına yardımcı olacaktır. Her şeyden önce Azerbaycan Rusya’nın siyasi baskıları karşısında güvenilir bir ittifak içerisinde olacak, Ermenistan-Azerbaycan savaşında askeri yardım ve aradığı siyasi desteği bulacak, Hazar havzası enerji kaynaklarını dünya pazarlarına taşıyan petrol boru hatlarının güvenliğini sağlayacak ve Güney Azerbaycan sorununda İsrail ve Türkiye’nin desteğini sağlayabilecektir. İran’ın İsrail politikasını dikkate alırsak Güney Azerbaycan konusunda ve bölgede oluşan Rusya-İran-Ermenistan işbirliğine karşı Azerbaycan’ı desteklemesi, İsrail’in Hazar havzasında ekonomik gelişmelerden daha fazla yararlanmasına imkân sağlayacaktır. İsrail’in bölgede Azerbaycan ile etkili bir işbirliği içinde olması aynı zamanda Kafkasya’daki radikal dini akımların kontrol edilmesine yardımcı olacaktır. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra özellikle Türkiye ile ilişkilerini geliştirmiş, Hazar havzası enerji kaynaklarının kullanılması için yabancı petrol şirketleri ile imzaladığı anlaşmadan Türkiye’ye % 6,75 pay vermiştir.[17] Azerbaycan aynı zamanda İsrail’i bölgede Türkiye’den sonra ikinci önemli müttefik ve ABD’ye açılan bir pencere olarak algılamıştır. Bu durum Ebülfez Elçibey ve onu takip eden Haydar Aliyev döneminde de aynı şekilde devam etmiştir. Azerbaycan İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye her zaman önem vermiş ve İsrail’in sahip olduğu telekomünikasyon ve tarım teknolojilerinden yararlanmanın yanında, ABD’deki İsrail lobisinin Azerbaycan’ın çıkarları yönünde girişimde bulunmalarını hedeflemiştir.[18] Bu bağlamda ABD’deki Yahudi lobisi Amerika’nın Azerbaycan’a yardımlarını yasaklayan 907. madenin yürürlükten kaldırılması için başkan ve Senato ile bazı görüşmelerde bulunmuştur.[19]

Türkiye ise Kafkasya’da Rusya ve İran’a karşı güvenilir bir müttefik kazanacak, Hazar petrollerinin Türkiye üzerinden taşınmasını sağlayacaktır. Azerbaycan’ın enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden dünya pazarlarına taşınması konusu gündeme geldiğinde Rusya bu projeye karşı çıkarak Bakü-Novorossyk petrol boru hattı projesini hayata geçirmeye çalıştı. ABD petrol şirketleri Hazar havzasında Rusya’yı karşılarına almak istemedikleri için bu hattın açılmasına itiraz etmedi, aynı zamanda bölgedeki boru hatlarının kontrolünün Rusya’da kalmasını engellemek için Bakü-Supsa ve Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı projesini hayata geçirmeye başladı.[20] 

Azerbaycan-Türkiye ve Gürcistan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının güvenliğin sağlamak için bir anlaşma imzaladıktan hemen sonra Rusya ve Ermenistan buna karşı itiraz ederek bu anlaşmanın boru hattının güvenliğini koruyan basit bir anlaşma değil askeri anlaşma olduğunu bildirdiler.[21] Rusya, Ermenistan ve İran bölgede askeri bir ittifak kurabilirken, Rusya’nın siyasi ve askeri baskılarından kurtulmak için Batı ile ilişkilerini geliştirmek isteyen Azerbaycan ve Gürcistan da aynı haklara sahip olmalıdır. Rusya, İran ve Ermenistan’ın kurdukları ittifak Azerbaycan ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü ciddi şekilde tehdit etmektedir; Ermenistan Azerbaycan topraklarının % 20’sinin kontrolünü eline geçirmiş, Gürcistan’da Abhaz ve Güney Osetya Rusya’nın desteği ile fiilen bağımsızlığını ilan etmiştir. Gürcistan ve Azerbaycan’ın ister siyasi ister askeri olsun-bir ittifak içinde bulunmaları kendi güvenliklerini korumak içindir.

Ekonomik İşbirliğinin Boyutları
Azerbaycan’ın Türkiye ile ticari ilişkilerinin gelişmesine rağmen, İsrail ile olan ticari ilişkileri çok düşük düzeydedir. (Bkz: Tablo1)

Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail ile olan ticari ilişkileri.
Ülkeler
Yıllar
       1996/Bin $
1997/ bin $
1998/ bin $
Türkiye’den İthalat
216 257
179 701
220 110
Türkiye’ye İhracat
39 048
41 283
135 187
İsrail’den İthalat
5700
5882
8794
İsrail’e İhracat
3,6
2335
389
Kaynak: Azerbaycan Devlet İstatistik komitesi

Tablodan da görüleceği üzere Azerbaycan’ın Türkiye ile ticaret hacmi 1996 yılında 1997’deki ticaret hacminden fazladır. Ancak 1998 yılındaki ticaret hacmi 1996 yılındakinden daha da çoktur. 2000 yılı verilerine göre Türkiye şirketleri Azerbaycan’a 1,2-1,3 milyar Dolar yatırım yapmıştır. Azerbaycan’da yapılan yolsuzluklar ve bürokrasi engeli yabancı sermayenin ülkeye girmesinde başlıca engellerden biridir. Bu nedenlerden dolayı 1999 yılında ise 200 Türkiye şirketi Azerbaycan’ı terk etmeye mecbur kalmıştır.

İsrail ile yapılan ticarette Azerbaycan daha çok petrol ve petrol yan ürünleri ihraç etmektedir. Buna karşılık İsrail’den elektronik mallar ithal edilmektedir. Bakcall haberleşme şirketi Azerbaycan’a en fazla yatırım yapan İsrail şirketlerinden biridir ve son yıllarda Azerbaycan telekomünikasyon sistemine yaklaşık 60 milyon dolar yatırmıştır.[22]

Azerbaycan-Türkiye ve Azerbaycan-İsrail ekonomik ilişkilerinde petrol boru hatları büyük önem arz etmektedir. İsrail, Hazar petrolünün Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Akdeniz’e kadar gelmesinden sonra, petrolün bir bölümünü denizin dibi ile inşa edilecek boru hattı ile İsrail’e ulaştırmak için projeler geliştirmiştir.[23] Bu hiç de uygulanamayacak bir proje değildir. Eğer Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı tam kapasite ise çalışırsa,  İsrail güvenilir bir kaynaktan enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayacaktır.

Transhazar gaz boru hattı inşa edilirse (Hazar’ın dibi ile inşa edilmesi planlanan boru hattı ile Türkmenistan doğal gazının Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye taşıyacak proje) daha sonra bu hattı İsrail’e kadar uzatmak mümkündür. Şubat 1999 yılında İsrail’in Marhav şirketi Başkanı İosif Mayman Azerbaycan devlet Başkanı Aliyev ile yaptığı görüşmede Transhazar doğal gaz boru hattı projesi hakkında bilgi vererek, projenin 3 milyar Dolara mal olacağını ve bunun 1/3’nin Eksimbank tarafından finanse edileceğini bildirdi. Bu projenin Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, ABD tarafından desteklenmesine ve 18 Ekim 1999 yılında AGİT İstanbul Zirve Toplantısında ‘Transhazar Boru hattının hayata Geçirilmesi Hakkında’ hükümetler arası bildirge imzalanmasına rağmen henüz bir ilerleme kaydedilmemiştir.[24] Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Transhazar boru hatları Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye ve İsrail arasında sadece ekonomik işbirliğinin gelişmesine yardımcı olmamış, aynı zamanda siyasi ve askeri güvenlik alanlarında da işbirliği yapmalarına olanak sağlamıştır. Nitekim boru hattının güvenliğini sağlamak için Türkiye PKK terör örgütüne karşı çok geniş askeri operasyona başlamış, Azerbaycan ve Gürcistan ile askeri işbirliğini daha da geliştirmiştir. Boru hatlarının güvenliğini sağlamak için yapılan askeri operasyonlara ABD ve batılı devletler Türkiye’ye her hangi bir baskı uygulamamıştır. Boru hatlarının güvenliği Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan arasında ileride başka devletlerin de katılabileceği bir ekonomik, politik ve askeri ittifakın kurulmasına neden olmuştur.

Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi inşa edildikten sonra Türkiye yılda 400 milyon Dolar toprak ve pompalama hakkı alacak ve petrole olan ihtiyacını buradan karşılayacaktır.  İskenderun’da inşa edilecek bir milyon varillik petrol borası Türkiye’ye önemli bir mevki kandıracak, hattın Türkiye’den geçen 1037 km bölümü inşaat sektörüne ve yan sanayiye büyük canlılık kazandıracaktır. Boru hattının yapımında 500 bin kişi istihdam edecek, inşaat yan sanayideki istihdamla birlikte işsizlik sorunu bir ölçüde hafifleyecek, Akdeniz bölgesinde armatörlük ve liman hizmetleri gelişecek, Mersin limanı canlanacak ve Türkiye’nin Orta Doğu’ya olan enerji bağımlılığını önemli ölçüde azalacaktır.  
      
Hazar Havzası Enerji Kaynakları ve Petrol Boru Hattı ‘Savaşı’nda Rusya, İran ve Ermenistan’ın İzlediği Politika
Hazar havzası enerji kaynaklarının dünya pazarlarına ulaştırılması için verilen mücadelenin en önemli jeopolitik oyuncularından biri de Rusya Federasyonudur. Azerbaycan yabancı petrol şirketleri ile anlaşma imzalamadan önce Rusya görüşmelere katılmak için müracaat etse de olumlu cevap almamıştı. Ancak daha sonra Rusya’nın baskılarına karşı dayanamayan Azerbaycan (Özellikle Dağlık Karabağ ve BDT Ortak Güvenil Anlaşmasına Azerbaycan’ın da üye olması için) LuKoil petrol şirketini görüşmelere davet etti ve anlaşma şartlarına göre Rusya % 10 paya sahip oldu. Rusya’nın Hazar havzası politikasını değerlendirdiğimiz zaman çelişki içinde olduğunu görmekteyiz. Büyük bir gayretle enerji kaynaklarına sahip olmak isteyen Rusya, anlaşma imzalandıktan sonra anlaşmanın Rusya’nın ekonomik çıkarlarına ters düştüğünü açıkladı.[25] Anlaşma imzalandıktan sonra da Rusya ‘yakın çevre’ olarak nitelendirdiği Hazar havzasına batı sermayesinin girmesini önlemek için Azerbaycan’a karşı ekonomik, siyasi ve askeri baskılarına devam etti. Ancak bölgedeki ekonomik gelişmeyi engelleyemeyeceğini anlayan Rusya erken üretim petrolün kendi arazisinden taşınması için bazı girişimlerde bulundu. Bu çerçevede kuzey boru hattının (Bakü- Novorossiyk) güvenliğini sağlamak için Aralık 1994’de Çeçenistan’da askeri operasyonlara başladı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan projesine karşı ‘Kürt Meselesini’ gündeme taşıdı. 29 Nisan 1997 yılında Moskova’da Kürdistan Milli Kurtuluş Teşkilatı’nın BDT ve Doğu Avrupa temsilcisi Mahir Galat basın toplantısı yaparak, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Kürtlere karşı düzenlediği askeri operasyonları durdurmadığı taktirde ‘boru hattı savaşının’ başlayacağını ve Kürt militanların Azerbaycan petrolünü Türkiye üzerinden batıya taşıyan güzergahta terör eylemleri gerçekleştireceklerini açıkladı. Galat, daha sonra Çeçenistan Rusya için nasıl bir alınmaz kale olduğunu kanıtladıysa, Kürt militanlarının da aynen öyle yapacaklarını ifade etti.[26] Bu arada LuKoil şirketinin bir yetkilisi ‘Türkiye’den geçen petrol hattının taslaklarında hat Kürdistan’dan geçiyor. Ne Rusya ne de Türkiye Kürtler konusunda bir şey yapamazlar’ diyerek bu konuyu gündemde tutmaya çalıştı.[27] Rusya, aynı zamanda Hazar havzası enerji kaynaklarının geleceğinin herhangi kıyıdaş devletin tek taraflı olarak belirleyemeyeceğini iddia ederek, anlaşmanın maddelerini tartışmaya açmayı ve böylece Güney Kafkasya’da batının ekonomik ve siyasi nüfusunun yayılmasını durdurmayı hedefliyordu.

Sonuçta, Rusya boru hattı konusunda batılı şirketlere baskı yaparak 1995’te Bakü-Novorossiysk hattını erken üretim petrol boru hattı olarak kabul ettirdi.[28] Rusya’nı karşılarına almak istemeyen batılı devletler kuzey boru hattını kabul etseler de bu hatta alternatif olan batı hattı (Bakü-Supsa) projesini hayata geçirdiler.

1990’lı yıllarda Azerbaycan yabancı petrol şirketleri ile görüşmelere başladığı sırada İran, gelişmeleri dikkatle izliyor ve görüşmelere katılmak istiyordu. Ancak ABD petrol şirketlerinin itirazları sonucunda İran görüşmelere alınmadı. Azerbaycan batılı petrol şirketlerinin bu talebine boyun eğmek zorunda kaldı. ‘Asrın Anlaşması’ndan pay alamayan İran, Azerbaycan’a karşı daha sert tavır almaya başladı. Karabağ savaşında Ermenistan’a ekonomik yardım yapması, Rusya’nın Ermenistan’a bedava olarak verdiği bir milyar dolarlık silahın İran üzerinden Ermenistan’a taşınmasına izin vermesi de bunu bir sonucudur. Hazar’ın hukuki statüsü konusunda ise İran, Rusya’nın ileri sürdüğü tezi desteklese de, yapılan görüşmelerde sürekli farklı görüşler savunmuştur.

İran daha sonra Azerbaycan’ın imzaladığı başka petrol anlaşmalarına katılmasına rağmen Azerbaycan’a karşı izlediği politikada değişiklik yapmadı. Çünkü, daha önemli bir konuda (petrol boru hatları) Azerbaycan ve batılı petrol şirketleri İran’ı bertaraf etmek istiyorlardı. Buna karşılık İran, Hazar Denizi-İran körfezi Süper Kanal İnşaatı Projesini, Neka-Tahran Boru Hattı Petrol Boru Hattı Projesini[29] ve Azerbaycan petrolünü alarak iç tüketimde kullanacağını ve kendi petrolünü İran Körfezinden dünya piyasalarına çıkarmayı amaçlayan projeyi[30] ortaya koydu. Hazar petrolünü uluslararası piyasalara taşıyacak en kısa ve ucuz projenin İran’dan geçen boru hattının olmasına rağmen Azerbaycan ve batılı petrol şirketleri buna karşı çıktı. Çünkü:
  • İran Hazar petrollerinin kontrolünü eline geçirecekti,
  • İleride Azerbaycan ve ABD ile ilişkilerinde bir gerginlik ortay6a çıktığında boru hattını koz olarak kullanabilirdi,
  • Nükleer silah elde etmek isteyen İran için ek maddi kaynaklar sağlanmış olurdu ve
  • İran, ABD tarafından terörizmi destekleyen devlet olarak tanımlanmıştı.

İran’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan projesine karşı çıkmasındaki en önemli nedenlerden biri bölgede Türkiye’nin nüfuzunun artmasıdır. Çünkü boru hattı Türkiye üzerinden geçerse enerji kontrolü Türkiye’nin elinde olacak ve bölge devletleri ile ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerini geliştirmesi İran’ı bir az daha bölge dışına itecektir.

Azerbaycan’ın yabancı petrol şirketleri ile anlaşma imzalamasından hemen sonra Rusya ve İran Hazar’ın hukuki statüsü sorununun tartışmaya açtı. Yaklaşık on yıldır devam eden görüşmelere rağmen bu konuda Hazar’a kıyısı olan devletler anlaşmaya varmamıştır. İran, Azerbaycan’ın önerdiği ortay hat paylaşımını kabul etmeyerek kondominimum (beraber paylaşım) prensibini ileri sürüyor. Hazar’ın hukuki statüsü İran için o kadar ‘öneme’ sahiptir ki 23 Temmuz 2002’de Alov, Araz ve Şerg petrol kuyularında jeofizik araştırma yapan Azerbaycan gemisini askeri gemiler ve savaş uçakları ile ablukaya alarak bölgeye terk etmediği takdirde ateş açacağını bildirmesi üzerine Azerbaycan ve İran arasında ciddi kriz yaşandı.[31] BP-AMOKO şirketi bu bölgede çalışmalarını durdurduğunu açıkladı. Bu olaydan sonra İran savaş uçakları Azerbaycan hava sınırlarını ihlal ederek Bakü’nün üzerinden birkaç defa uçtu. Azerbaycan soğukkanlı bir şekilde İran’a itiraz etti ve bu olay İran’ın tahmin ettiği kadar etkili olmadı. Azerbaycan’da faaliyet gösteren İran yanlısı olan siyasi birlikler de buna itiraz etti ve İran için Müslümanlığın tahmin edildiği kadar önemli olmadığı anlaşıldı. 

Aliyev’in iktidara gelmesinden birkaç yıl sonra Güney Azerbaycan sorununun gündemden düştüğünü fark eden İran, Aliyev iktidarını desteklemeye başlasa da ekonomik ilişkilerini alt düzeyde tutmaya çalıştı. Çünkü İran hükümetine göre ekonomik açıdan gelişmiş Azerbaycan İran için büyük bir tehlike kaynağıdır.[32] 

Azerbaycan Hazar havzasındaki enerji kaynaklarını dünya pazarlarına ulaştırmak için çeşitli projeler üretirken Gürcistan kendi açısından çok etkili bir genel durum değerlendirmesi yaparak Hazar havzasındaki petrolü dünya pazarlarına taşıyacak petrol boru hatlarının kendi topraklarından geçmesi için görüşmelere başladığı bir zamanda Ermenistan Azerbaycan topraklarının işgaline devam ederek kendisini bu sürecin dışında bıraktı.

Ermenistan 1997 sonlarından itibaren Hazar enerji kaynakları ile ilgilenmeye başladı. Azerbaycan imzaladığı petrol anlaşmalarını hayata geçirip petrolü Bakü-Novorossisk ve Bakü-Supsa Petrol Boru Hattıyla dünya pazarlarına taşımaya başladıktan sonra Ermenistan’ın bu ilgisi fazla rağbet görmedi. Ermenistan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının kendi topraklarından geçmesine çalışıyordu. Ancak bu konuda Azerbaycan hükümeti Türkiye ve Gürcistan temsilcileri ile görüşerek oturarak projenin büyük bir bölümü üzerinde anlaşmaya varmışlardı.  Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı konusunda geç kaldığını anlayan Ermenistan hükümeti ABD’deki Ermeni diasporasını devreye sokarak Amerikan kamuoyuna Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinin Gürcistan üzerinden geçmesinin çok pahalıya mal olacağını, Amerikan vatandaşlarının ödedikleri vergilerin yanlış bir projeye harcanacağı propagandasını yapmaya başladı.[33]

Amerikan Ermeni Asamblesi, ABD Kongresinin Ermeni Sorunlarıyla İlgili Grubun eş başkanı ve Temsilciler Meclisi üyesi Joe Nollenberg ve grubun diğer eş başkanı Frank Pallone Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı konusunun Amerikan Senatosu’nda tartışılması için bir tasarı hazırladılar. Tasarıda ayrıca, Amerika Ticaret ve Kalkındırma Ajansının Trans-Ermenistan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattının maliyeleştireceği taktirde Amerika petrol şirketlerin 400–700 milyon Dolar arasında tasarrufta bulunulacağı konusunda bilgi verilmişti.[34]

Bunun dışında son zamanlarda Ermenistan ve Rusya basınında Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru hattının Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarının 10–15 km ötesinden geçeceğini ve askeri operasyonların başladığı taktirde Ermenistan’ın boru hattının güvenliğine garanti veremeyeceği ancak boru hattının Ermenistan toprakları üzerinden geçtiği taktirde Ermenistan’ın askeri operasyonlara başlamasının çok düşük bir ihtimal olduğu ve hatta hiç bir zaman başlamayacağı konusunda haberler yayınlanmaya başladı.[35] Son zamanlarda bölgede gelişen siyasi ve ekonomik olayların ışığında Ermenistan’ın çok geç kalmış Hazar havzası enerji hatları politikasının başarılı bir sonuca ulaşmasının mümkün olmadığını söylemek mümkündür.

Azerbaycan’ın İsrail ve Türkiye ile İşbirliğinin Olumlu ve Olumsuz Etkileri  
Azerbaycan’ın İsrail ve Türkiye ile işbirliğinin bazı olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Olumlu etkilerini göz önünde bulundurursak bu işbirliği sonucunda Azerbaycan, yeni teknolojilere sahip olabilir, kendi güvenliğini pekiştirir ve askeri yeteneğini büyük ölçüde arttırabilir. Ayrıca uluslararası alanda kredi notunu yüksek tutarak sermaye girişini sağlar ve Yahudi lobisini Azerbaycan’ın çıkarlarını korumaya ikna edebilir. Bundan başka İran ve Rusya’nın baskılarına karşı bu ülkelerin desteğini kazanabilir.

İşbirliğinin olumsuz yanlarını değerlendirdiğimizde ise bu bölgede ciddi sorunların ortaya çıkmasına, İslam dünyası ve İran ile olan ekonomik ilişkilerini etkiler. Azerbaycan bağımsızlığının ilk yıllarında İsrail ve ABD’den değil daha çok Arap devletlerinin siyasi ve ekonomik desteğini hissetmişti. Bu işbirliği Rusya ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerini zedeler nitekim Rus yetkililer her fırsatta Rusya’da yaşayan 800 bin Azerbaycan vatandaşını geri göndereceği taktirde Azerbaycan’ın bu yükü kaldıramayacağı ile tehdit etmektedir.[36] Her şeye rağmen Rusya ve İran Azerbaycan’ın en büyük ticari ortaklarıdır. Bu ilkelerin Azerbaycan’a karşı sadece sınırlarını kapaması üretimi durdurur.

Sonuç
1980’li yılların sonlarından itibaren Güney Kafkasya’da meydana gelen ekonomik ve siyasi gelişmeler başta ABD olmakla birçok batılı devletlerin dikkatini bu bölgeye çekti. Bölgede ciddi etnik sorunların alevlenmesine rağmen bu devletler bir an önce Hazar havzası enerji kaynaklarına ulaşmak istiyordu. Çünkü 1991 Birinci Körfez Savaşından sonra Orta Doğuda ciddi sorunlarla karşılaşan ABD ve batılı devletler alternatif enerji kaynaklarına ihtiyaç duyuyordu.

Böyle bir zamanda Rusya, İran ve Ermenistan’ın siyasi baskıları ile karşılaşan Azerbaycan ulusal güvenliğini ve ekonomik çıkarlarını koruyabilmek için bu devletlerin yanı sıra Türkiye ve İsrail ile ilişkilerini geliştirmeye başladı. İsrail de Azerbaycan’ın işbirliği arayışında olduğunu bilerek, özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Azerbaycan ile siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği imkânlarını değerlendirmeye başladı. Ekonomik ve siyasi nedenlerin yanı sıra İsrail, Azerbaycan ile ilişkilerini geliştireceği taktirde bölgede İran’ın etkisini azaltacağına inanıyordu ve bu tahmini doğru çıktı. Azerbaycan’ın eski Devlet Başkanı Ebülfez Elçibey’in Güney Azerbaycan sorununu gündeme taşıması ile İran-Azerbaycan ilişkilerinde ciddi sorunlar ortaya çıktı ve İran Azerbaycan’a karşı Ermenistan ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştirdi. Bölgedeki daha sonraki siyasi, ekonomik ve askeri gelişmeler Güney Kafkasya’daki siyasi dengeyi bozdu; sonuçta Rusya-Ermenistan-İran ve Azerbaycan-Türkiye-İsrail ittifakının temelleri atıldı. Azerbaycan-Türkiye ve İsrail ittifakı Rusya-Ermenistan ve İran ittifakı kadar belirgin değildir. Çünkü Rusya bölgede halen etkili olmaktadır ve bu etkiden kurtulmak isteyen devletlere karşı etkili baskı aracına sahiptir. Rusya ve Ermenistan arasında askeri anlaşmanın imzalanmasına, Ermenistan’ın BDT’de Ortak Güvenlik Anlaşmasına katılmasına ve Ermenistan’ın İran ile siyasi, ilişkilerini geliştirmesine rağmen Azerbaycan-Türkiye veya Azerbaycan-İsrail arasında askeri anlaşma imzalanmamıştır. Ayrıca, Türkiye ve İsrail Azerbaycan ile bu tür bir askeri anlaşma imzalayarak Kafkasya’da Rusya’ya karşı cephe almak itememiştir.

Her şeye rağmen İsrail ve Türkiye’nin bölgeye yönelik politikası Azerbaycan-Türkiye ve İsrail arasında siyasi, ekonomik ve askeri bir ittifak olanağını ortaya çıkarmış ve Azerbaycan’ın ulusal çıkarlarının korunmasına yardımcı olmuştur. Bu işbirliğinin daha ileriye götürülmesi Azerbaycan’ın çıkarlarını koruyacağı gibi İsrail ve Türkiye’nin de ekonomik ve siyasi çıkarlarına hizmet edecektir.


[1] İsrail Azerbaycan ve Gürcistan’da (Gürcistan Büyükelçiliği aynı zamanda Ermenistan’da a akredite olmuştur) Büyükelçilikler açtıktan sonra bu ülkelerde yaşayan Yahudilerin kültürel teşkilatlanmalarına önem vererek bu ülkelerde Yahudi varlığının devam etmesine çalışsa da ciddi ekonomik sorunlara karşılaşan Yahudilerin İsrail’e göç etmelerine imkân sağlamıştır. Bülent Aras, ‘İsrail-Kafkas Ülkeleri İlişkileri’, Zaman, 18 Ağustos 1998.
[2] Zerkalo Gazetesi,  21 Temmuz 1998.
[3] Halk Gazeti,  27 Mart 1999.
[4] Azerbaycan Gazetesi, 21 Nisan 1997.
[5] Tatul Hakobyan, ‘Formula Bezopasnosti-‘3+3’. Daha geniş bilgi için bkz: http://www.armenia.ru/azg/20010
724/2407200101.html.
[6] İgor Muradyan, Ameriko-İranskoe Politiçeskiye Otnoşeniya, Daha geniş bilgi için bkz: http://www.artsakhworld.com/igor_muradian/iran2/1.html
[7] Zerkalao Gazetesi, 3 Ekim 1999.
[8] Anar Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya-Azerbaydjan: Realnost i Prespektivı” Daha geniş bilgi için bkz: http://www.ca-c.org/online/2000/journal_rus/cac08_2000/11.veliev.shtml
[9] Turan Haber Ajansı, 6 Aralık 1999.
[10] SNARK Haber Ajansı, 10 Aralık 1999.
[11] Azg Gazetesi, 23 Ocak 2000.
[12] Zerkalo Gazetesi, 1999, No134.
[13] Daha geniş bilgi için bkz. http://www.ozgurpolitika.org/2001/08/24/hab45.html
[14] Veliyev, Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[15] Türkiye-İsrail askeri işbirliği hakkında geniş bilgi için bkz:  Nezih Tavlaş, ‘Türkiye-İsrail Güvenlik ve İstihbarat İlişkileri’, Avrasya Dosyası (İsrail Özel), Sonbahar 1994, Cilt:1, Sayı:3,  ss. 5-32, ve Osman Metin Öztürk, ‘Türkiye-İsrail Askeri İşbirliği Üzerine’, Avrasya Dosyası (İsrail Özel), İlkbahar 1999, Cilt: 5, Sayı: 1, ss. 251–258.
[16] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[17] Nesib Nesibli, Azerbaycan Jeopolitiği ve Petrol, Bakü 2000, Hazar Üniversitesi Yayınevi, s. 20.
[18] Aras, İsrail-Kafkas Ülkeleri…,
[19] Ruben Markaryan, ‘Starşilka Pro Turbı’. Daha geniş bilgi için bkz: http://golos.arminco.com/2000/
January_2002/29/st02.html
[20] 29 Ekim 1998’de Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan ve Kazakistan Devlet Başkanları ile ABD Enerji Bakanı, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattını destekleyen ‘Ankara Deklarasyonu’nu imzaladılar. Bu taahhüt Nisan 1999’da teyit edildi. Daha geniş bilgi için bkz: Svante E. Cornell, ‘Kafkaslar ve Orta Asya’da Jeopolitik ve Stratejik Ortaklıklar’.  http://www.kafkas.org.tr/prespektif/
Kafkaslar_ve_ortaasyada_ortakliklar_.htm
[21] Hakobyan, Formula Bezopasnosti…,
[22] Veliyev,Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[23] Bülent Aras, ‘Soğuk Savaş Sonrasının Gerçekleri: Azerbaycan ve Orta Asya’da İsrail’in Stratejisi’, Middle East Polisy, Cilt 5,  4 Ocak 1998, ss. 69–70.
[24] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,
[25] Azerbaijan International, Sonbahar, 1994, ss. 27–28.
[26] Halk Gazetesi, 3 Ağustos 1997.
[27] David Nissman, ‘Kürtler, Ruslar ve Boru Hattı’, Avrasya Etütleri, Cilt: 2, Sayı: 1
[28] Nesibli, Azerbaycan Jeopolitiği…, s. 71.
[29] Middle East Economic Digest, 30 Ekim 1998, s. 9.
[30] Nesibli, Azerbaycan Jeopolitiği…, s. 9.
[31] Ariel Kohen, Zadaçi v Sfere Zaşitı Bezopasnosti Kaspiyskih Uglevodorodov ot Posyagatelst İrana, Daha geniş bilgi için bkz: http://www.ca-c.org/online/2002/journal_rus/cac-01/05.cohru.shtml
[32] Muradyan, Ameriko-İranskoe Politiçeskiye…,
[33] Daha geniş bilgi için bkz: http://www.525ci.com/961/gundem.htm#01
[34] Azg, 17 Haziran 2001.
[35] Armen Khanbabayan, “Marşrut Kaspiiskoy Nefti Mojet Bıt Peresmotren”,  Tam metni için bkz: http://www.ng.ru/cis/2001-06-22/5_kaspiy.html
[36] Veliyev, “Treugolnik İzrail-Turçiya…,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder