Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Ocak 2012 Salı

Türkiye-Ermenistan Arasında Sınır Kapısı Sorununun Yeni Boyutları


Dr. Hatem Cabbarlı, Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı  

 2003 yılı başlarından itibaren Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan basınında Türkiye-Ermenistan arasında Akyaka sınır kapısının açılması konusu sık sık gündeme taşınmış ve çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Temmuz ayı sonundan itibaren ise bu konu Rus basınında daha farklı bir boyutta tartışılmaya başlanmıştır. Konuyla ilgili değerlendirmelerde Türkiye-Ermenistan arasında sınır kapısının açılması durumunda, Rusya’nın Ermenistan üzerinde siyasi ve ekonomik etkisinin azalma ihtimali değerlendirilmekte, Ermenistan’da ve genel olarak Kafkasya’da Türkiye ve Rusya arasında yeni bir rekabet döneminin başlanacağı ifade edilmiştir. Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bölgedeki son gelişmeleri kısa bir şekilde değerlendirmek gerekmektedir.

Abhazya Demir Yolunun Açılması Sorunu
Abhazya demir yolu Tiflis’ten batıya doğru devam ederek, Samtredia kasabasında güney ve kuzey olmak üzere iki hatta ayrılmaktadır. Kuzey hattı Abhazya üzerinden Rusya ulaşmaktadır. Fakat Gürcistan’la Abhazya arasında yaşanan 1992–1993 savaşı sebebiyle kapatılan demiryolu, sorunun çözüme kavuşmamasından dolayı günümüze kadar çalışmamaktadır. Bu durumdan Ermenistan da zarara uğramaktadır. Güney hattı ise Erivan’dan başlayarak Gümrü’yü takiben küçük Kafkas dağlarını aşarak Tiflis’e ulaşmakta ve Rusya’ya giden demiryolu hattına birleşmektedir.

1990’lı yılların sonlarından itibaren Rusya ve Gürcistan arasında Abhazya demir yolunun açılması için görüşmeler yapılmaktadır. Bazı kaynaklar genel olarak bu konu üzerinde mutabakat sağlandığını ve detayların görüşüldüğünü bildirmiştir. Rusya ve Gürcistan arasında bu konuda bir mutabakat sağlandığı varsayımını kabul edersek, bu Gürcistan’ın Abhazya’yı tamamen kaybetmesi anlamına gelmektedir. Her şeyden önce Abhazya finans ve ekonomik açıdan Gürcistan’a bağımlı değildir. Gürcistan bütçesine vergi ödememektedir. Abhazya demir yolunun açılması ise Abhazya’ya ek mali gelir sağlayacaktır. Burada önemli olan, anlaşmanın imzalanması halinde Rusya’nın Abhazya’daki zaten var olan etkinliğinin daha da artacağı konusudur. Günümüzde Abhazya nüfusunun yaklaşık % 70’nin Rusya Federasyonu pasaportu taşıdığı bilinmektedir. Abhazya’da bulunan Rus Barış Gücünü çıkarmaya çalışan Gürcistan Hükümeti’nin, Abhazya demir yolunun açılması konusunda Rusya ile uzlaştığı hakkında çıkan haberler Gürcistan ve Rusya tarafından onaylanmamıştır. Bu konuda bir açıklama yapan Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze, demiryolunun açılmasının mümkün olduğunu, ancak eşzamanlı olarak Abhazya’dan göçe zorlanan yaklaşık 250 bin Gürcü mültecinin Abhazya’ya geri dönmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Gürcü mültecilerin Abhazya’ya geri dönmelerinin kısa vadede mümkün olamayacağı göz önüne alınırsa, Abhazya demiryolu hattının açılmasının henüz imkansız olduğunu söylemek mümkündür.

Rusya’nın Soruna Yaklaşımı

Abhazya demir yolunun açılması konusunun, Kars-Gümrü demir yolunun açılması ile aynı zamanda gündeme taşınması, bazı araştırmacılar tarafından Rusya’nın Ermenistan üzerinde etkinliğinin azalacağı nedeniyle Rusya’nın, Abhazya demir yolunun açılmasına öncelik verdiği şeklinde ifade edilmiştir. Ancak Ermenistan-Rusya arasında siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğinin dinamizmine dikkat edildiğinde, Rusya’nın Ermenistan’ın ekonomik, siyasi ve askeri politikasını etkileyebilecek yeteneğe (hatta devlet başkanını istifaya zorlayacak kadar) sahip olduğunu iddia etmek mümkündür. Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan’ın dış politikası değerlendirildiği zaman Koçaryan, Batı ve Rusya arasında denge kurmuş olmasına rağmen, ilk tercihini Rusya’dan yana kullandığı (özellikle savunma ve güvenlik konusunda) anlaşılmaktadır. Her şeyden önce Ermenistan’da Rus askeri  üsleri konuşlanmış olup, taraflar arasında sıkı ekonomik ve askeri işbirliği mevcuttur. Ayrıca Ermenistan petrol ve gaz ihtiyacının tamamını Rusya’dan karşılamaktadır. Bu nedenle de Ermenistan’ın yakın ve orta vadede Rusya’nın etki alanından uzaklaşma ihtimali oldukça düşüktür.

İç Etkenler Açısından Ermenistan Ekonomisinin Sorunları

Ermenistan Avrupa ülkeleri ve ABD ile yaptığı görüşmelerde Ermenistan ekonomisinin karşılaştığı sorunların temelini, Türkiye’nin sınır kapılarını kapalı tutması ile açıklamakta ve bu devletlerden Türkiye’ye baskı uygulamalarını talep etmektedir. Aslında durum hiç de iddia edildiği gibi değildir. Ermenistan’ın eski Başbakanı Hosrov Arutyunyan yaptığı bir açıklamada Ermenistan ekonomisinin karşılaştığı sorunların yalnızca dörtte birinin Türkiye ve Azerbaycan’ın uyguladığı ekonomik ‘ambargodan’ kaynaklandığını ve diğer sorunların hükümetin başarısızlığı sonucunda yaşandığını itiraf etmiştir. Ancak Arutyunyan’ın ifade ettiği gibi, Ermenistan ekonomisinde yaşanan sorunların ekonomik ambargodan daha çok hükümetin başarısızlığından kaynaklandığı göz önünde bulundurulursa, Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan’a ekonomik ambargo uyguladığı konusunda haberler abartıdan başka bir şey olmayıp, Ermenistan Hükümeti’nin işine gelmektedir. Çünkü kendi başarısızlıklarını Türk düşmanlığı altında gizleyebilmekteler. Bağımsız araştırmacıların yaptıkları hesaplamalara göre Ermenistan’ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan’ın iktidarı zamanında (1991–1998) kanunsuz olarak ülkeden yaklaşık iki milyar dolar çıkarılmıştır. Hükümet 1998–1999 yıllarında çeşitli kanallardan aldığı 384 milyon Dolar kredinin 152 milyon Dolarının nereye harcandığını açıklayamamaktadır. Bu şartlar altında Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan ekonomisinin gelişmesine engel olmadıkları şüphesizdir.

Çelişkili İstatistik Veriler
Ermenistan’ın sınır ticaretinden elde edilecek gelir konusunda yaptığı açıklamalar bir biri ile çelişmektedir. Bu konuda Ermenistan Devlet İstatistik Komitesi’nin açıklama yapması gerekirken, başka kurumlar değişik rakamlar vermiştir. Ermenistan Sanayiciler ve İşadamları Derneği Başkanı Arsen Kazaryan yaptığı bir açıklamada iki ülke arasındaki ticaret hacminin yılda 50–150 bin Dolar arasında olduğunu ifade ederek, ilişkilerin düzelmesi ve sınır kapılarının açılması durumunda bunun 3-4 katına çıkacağını bildirmiştir. Kazaryan’a göre sınır kapıları açılır ve diplomatik ilişkiler kurulursa, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 600 bin Dolara kadar artabilir. Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi de Ermenistan ile sınır kapılarının açılmasını istemektedir. Bu Konsey iki ülke arasında yapılacak ticaretten Türkiye’nin yılda yaklaşık 600 milyon Dolar kazanç elde edeceğini savunmaktadır. Ermenistan Ticaret ve Ekonomik Kalkınma Bakanı Tigran Davtyan’ın yaptığı açıklamaya göre, Türkiye ve Ermenistan arasında sınır kapılarının açılması halinde Ermenistan’ın ithal ettiği malların değeri % 30 civarında ucuzlayacak ve Ermenistan yılda yaklaşık 1 milyar Dolar (!) gelir elde edecektir. Ancak bu konuda verilen istatistik rakamların hiç biri gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira Türkiye-Gürcistan arasında sınır kapılarının açılmasından günümüze kadar en büyük yıllık ticaret hacmi 2000’de 287 milyon Dolar olmuştur. Bu rakam sadece Gürcistan ile ticaret hacmini göstermiyor. Türkiye-Ermenistan arasında sınır kapısı açık olmadığı için, Ermeni tüccarlarının Gürcistan üzerinden yaptıkları ticaret miktarı da buraya eklenmiştir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda ise, Ermenilerin iddia ettikleri gibi, Türkiye’nin kazancı kesinlikle 600 milyon Dolar olmayacaktır.

ABD’nin Soruna yaklaşımı
Özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren ABD Ermenistan’ı Rusya’nın etkisinden uzaklaştırmak için sınır kapılarının açılması konusunda Türkiye’ye baskı uygulamaktadır. ABD’ye göre sınır kapılarının kapalı olması Ermenistan’ı Rusya ile işbirliğine zorlamaktadır. Sınır kapılarının açılması durumunda Ermenistan’ın Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılması hem Rusya’nın bölgede faaliyet alanını kısıtlayacak hem de, Türkiye-Ermenistan arasında siyasi sorunların halledilmesinde önayak olacaktır.

Ermeniler son zamanlarda özellikle Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin bu konuda Türkiye’ye karşı baskı uygulaması için ciddi propaganda yapmaktadır. Nitekim Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün son ABD ziyaretinde de bu konu ele alınmış, ABD Ermeni diasporası Gül’e mektup yazmıştır. Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi (TEİGK) Kafkasya raportörü Per Carton ve Avrupa Konseyi Türkiye’yle İlişkileri Geliştirme Heyeti Başkanı Chust Lagentiygin'e 3 Nisan 2003 tarihinde yapılan ‘Türk-Ermeni Sınırının Kapatılmasının 10. Yıldönümü’ adlı konferansta Ermenistan ve Türkiye arasındaki ekonomik ve kültürel bağların güçlendirilmesinin, siyasi görüş ayrılıklarının çözülmesinin başlangıcı için sınır kapılarının açılmasını şart olduğunu belirtmiştir.

Türkiye Açısından Değerlendirme
Sınır kapılarının açılması konusunda çıkan haberlerde genel olarak Türkiye’nin Ermenistan üzerinde siyasi ve ekonomik açıdan etkin olabilmesi için, sınırları açması gerektiği telkin edilmektedir. Ermenistan ve Türkiye medyası taraflar arasında diplomatik ilişkilerin kurulmamasında en büyük nedenin sınır kapılarının açılmaması olduğunu savunmaktadır. Ancak her şeyden önce bu bir neden değil, sonuçtur. Ermenistan’ın sözde soykırım propagandası yapması, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımaması (Ermenistan Kars Anlaşmasının yürürlükten kaldırılmasına çalışmaktadır), sınır anlaşması imzalamamasının bir sonucudur. Bu sonucun ortadan kalkması için yukarıda bahsedilen nedenlerin ortadan kalkması gerekmektedir.

Türk kamuoyu, bu konunun ekonomik boyutundan çok psikolojik boyutunu göz önünde bulundurmalıdır. Yaklaşık yüz yıldır sözde soykırım propagandasını yapan, Türkiye’yi  ‘soykırımla’ suçlayan Ermeniler, sınır kapılarının açılmasını zaferin başlangıcı olarak kabul edeceklerdir. Ermenilerin bu talebinin karşılanması, Ermeni milliyetçiliğinin ve özgüven duygularının gelişmesine yardımcı olacaktır. Ermenilerin beklentisine göre, bugün Ermenilerin baskılarına dayanamayarak sınırları açan Türkiye, yarın sözde soykırımı kabullenecek, arkasından da toprak ve tazminat talebi ile karşı karşıya kalacaktır.

Ermenistan’ın Türkiye ile diplomatik ve siyasi ilişkilerin kurulması için ‘soykırımın’ kabul edilmesi şartı, otomatik olarak görüşmelerin önünü tıkamaktadır. Bir başka değişle Ermenilerin talebi şudur: Bizim ekonomik durumumuz iyi değildir. Türkiye ve Azerbaycan ekonomik ‘ambargo’ uyguluyor, Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayıp, toprak talebinde bulunmamıza, sınır anlaşması imzalamamıza rağmen Türkiye, Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal etmemize rağmen Azerbaycan, topraklarından geçen ulaştırma hatlarını bizim kullanabilmemiz için açsınlar.

Bu şartlar altında Türkiye’nin sınır kapılarını açması söz konusu olamaz. Bu hem Türkiye ve Türk kamuoyunun kendine olan güvenini sarsar hem de, bu güne kadar Türk hükümetinin ileri sürdüğü, sözde soykırım propagandasının durdurulması, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün tanınması, sınır anlaşması imzalanması ve işgal ettiği Azerbaycan topraklarından kayıtsız şartsız geri çekilmesi konusundaki taleplerden vazgeçmesi anlamına gelecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder